Bir oda düşünelim.
Bu oda hava geçirmez ve kırılmaz camla kapalı, kapısı da kapalı.
Bu odaya üç ayrı kişiye tek tek belli bir saat beklemeleri karşılığında iyi bir ödül verileceği söylenip anlaşmaya varılıyor.
Deneyi yapanlar odanın dışında denekleri gözlüyor, deneklerde onları görüyor fakat süreyi takip ediyor ve bekliyorlar.
Deneyciler deneklere odanın havalandırması olduğunu söylüyorlar.
Aslında bu yalan.
Havalandırma görünümlü cihaz aslında oda içindeki havayı çekip üflüyor. Yine de deneklerin inandığından emin olunuyor.
İşin zorluğu deneklere odada bekleme için verilen süreden on beş dakika önce oksijenin bitmesidir. Dolayısıyla denekler on beş dakika az oksijeni çok olan karbondioksitten solunum ederek idare edeceklerdir farkında olmadan.
Deneyin amacı oksijen eksikliğinin ve kapalı kalmanın kişilerde nasıl bir etki oluşturduğunu gözlemlemektir (Soba zehirlenmesi sanılan olaylardan bazılarının belki de oksijensizlikten ölmeler olabileceği teorimi de burada belirteyim. Tıpta bir çok rahatsızlıklara yetersiz oksijen solumasının yol açtığını da genel bilgi olarak biliyoruz.).
Birinci kişiye üçlü koltuk, cep telefonu ve bilgisayar veriliyor, beklerken onları kullanabileceği söyleniyor. Duvarda da saat asılı durumda normal çalışıyor. Saate bakıp takip edebileceği söyleniyor.
İkinci kişiye üçlü koltuk ve televizyon veriliyor. Saat da var.
Üçüncü kişiye ise koltuk ve kitap veriliyor. Yine saat var.
Deney sonuçları
Gözlemler:
1. Kişi uyuyakalıyor.
2. Kişi televizyonu parçalıyor(maç izliyordu galiba), koltuğu deviriyor, kapıya veya cama vuruyor çıkarın beni diye.
3. Kişi belli bir süre kitap(Descartes sanırım) okuduktan sonra camdan dışarıya deneycilere baktı. odada rahatsız olduğunu ve çıkmak istediğine dair işaretler yaptı.
Sonuçlar:
1.kişi sakin bir kişilik yapısındaydı. Oksijen yokluğunda uykusu geldi. Uyudu. Deneyciler hemen kapıyı açtılar ve uyandırdılar.
2. Kişi agresifti deneycilere kendini çıkarmalarını işaret etti. Deneyciler saati işaret ettiler, denek kızarak televizyonu kırdı, koltuğu devirdi ve cama vurmaya başladı. Belli bir süre sonra kapıyı açtılar.
3. Kişi oksijen yetersizliğini anladı. Rahatsızlığı hissetti. Kalktı cama doğru ilerledi. İşaretle rahatsızlığını deneycilere işaret etti. Deneyciler saati işaret ettiler. O da saate baktı ve göz temasını sürdürdü. Belli bir süre sonra kapıyı açtılar.
Denekler oksijensizlik karşısında 3 farklı davranış gösterdiler.
Uyku, öfke ve kavrayış.
Akıl beden iletişimi
Deneyde oksijen azalmasını önce deneklerin bedenleri hissetti ve rahatsız oldu.
Bedenin, akıla " Ortam havasız ve varlığı(m)n tehlikede, odadan hemen çıkma(m)n veya kapıyı açma(m)n gerekli !" gönderdiği iletiyi akıl aldı ve anladı mı ? Bu mesajı akıl alırsa akılcı davranacak,alamazsa beden akıldan ümidi kesip içgüdüsel(dış refleks) olarak kendi bedeni ile harekete geçecektir.
1. kişi bedeninin havasız kalıp rahatsızlık mesajını aklı almadı, havandırmanın doğru çalışıp çalışmadığı ve odada oksijenin bitecek kadar azaldığı şüphesi beyninde, zihinde oluşmadı. Telefon veya bilgisayarla meşgulken(oyun, film, sosyal medya) Uyuştu kaldı ve uyudu.
2. kişinin tv seyrederken (maç, tartışma, aksiyon filmi)bedeni, aklına tehlikede olduğunu iletti ancak aklı bu mesajı anlamadı veya almadı. Beden akıldan ümidi keserek acil eylem planını devreye soktu, öfkelenerek enerjisini kullanmaya yöneldi. Deneycilerin kapıyı açmaları yönünde hareket etti, kapı ve pencereye vurdu. Deneycilerin saati işaret etmeleri üzerine onların tehdit ve düşman olma izlenimine kapılarak dışsal reflekse devam etti, tv'yi kırdı, koltuğu devirdi. Deneyciler süreyi beklemeden hemen kapıyı açtılar. Bu kişi odadaki oksijen eksikliğini anlamadı. Havalandırmanın doğru çalışıp çalışmadığı şüphesine ulaşamadı.
3. kişi kitabı okurken, bedenin rahatsızlığını(1) hissetti, okumayı bıraktı. Bedenin rahatsızlık mesajını (2)aklı doğru olarak almış, rahatsızlığının nedenini (3)düşünmeye başladı. Zorla nefes aldığını (4)algıladı. Havalandırmanın doğru çalışıp, çalışmadığından (5)şüphe etti. Havalandırmanın doğru çalışmadığı(6) kararına vardı. Deneycilerin yaptıkları deneyin amacını (7)anladı. Rahatsızlığını işaret (8)etti. Deneyciler hemen açmayınca saate(9) baktı. Deney süresinin bitmek üzere olduğunu(10 )gördü.
Göz temasını sürdürerek (11)acı içinde bekledi. Ve kapı açıldı. Nefes alınarak rahatsızlık giderildi, (12)rahatlama oluştu.Mutlu son.
Beden ile aklın iletişimin yolları ve şekilleri:
1. Duyular yolu ile hissetmek (beden ile beyincik iletişimi)
2. Beyincik'ten beyine(akıl) his için ileti yollanması.
3. Beyin rahatsızlık hissinin bedenin nerelerinde olduğunu araştırması (gözlem, duyum, kontrol) süreci(düşünme).
4. Solunum yetersizliğini aklın algılaması.
5.6. Nefes alma sorununa cihazın neden olma şüphesi ve bağlantısı fikriyle karara varma süreci.
7. Deneyin amacını anladı.
8. Rahatsızlığını işaret ederek hareket etti.
9. 10 Saate bakma(eylem) görme( algıda seçicilik).
11. Acı (his, hissetmek)
12. Rahatlama (akıl beden uyumu)
Beden/akıl iletişim sonuçları:
Refleksel hareket: Bedenin sürekli büyüme aşamalarında hücre bölünmesi ve çoğalması temelinde merkezden dışarı ilerleme ile başlayan, organların son haline varan ve varlığını devam ettirme sürecinde dna'sından gelen bilgileri öğrenilmiş halde tekrar ederek uygulama hareketidir.
Beden beynin akıl bölümü haricinde tümden refleksel hareket etmektedir.
His ve duyular ise beden ve aklın bağlantısı sonucu ortaya çıkmadır.
Beyindeki akıl bölgesi bedenden aldığı his ve duyuların bilgilerini zihin, düşünme, şüphe, hafıza, anlama, öğrenme,fikir, icat, ilham vb. işlemektedir. Akıl refleks olmayan beynin fiziksel çalışmasıdır. Oluşması ve gelişmesi beden dışı nesne ve olaylara bağlı olması niteliğindedir.
Akıl, bedenin refleksel işleyişini yönetemez.
Refleks bedenin öğrenilmişliğin tekrarıdır.
Akıl bedeni dışardan(doğadan) gelecek tehlikelere karşı koruma amacıyla oluşmuş olup onun iç işleyişine etkiyi ancak öğrenerek dıştan yapacağı veya yapılacağı müdahale ile gerçekleştirebilir.
Refleksel beden hareketleri
1. İçsel refleks, iç refleks (kan dolaşımı ve organ çalışması). Vücudumuzun akıldan bağımsız ve sürekli çalışması refleksel iç hareketinin sonucudur. Öğrenilmiş tekrarlar hareketi.
2. Dışsal ( beden dışından gelen etkilere hızla tepki verme).( Kovalama, kaçma, tepkisizlik), içgüdü dış reflekseldir bence. Klasik bildiğimiz içgüdüsel davranışının dıştan gelen etkilere tepki olarak oluşması nedeniyle dış refleks kategorisi olduğunu söyleyebiliriz. Dize vurulan çekiç, dizi dış refleksel harekete geçirmekte olup diğer refleksel harekete klasik bir örnektir. Burada yeni olan tüm içgüdüsel hareketlerin dış refleksel, dışsal refleks olduğudur. Bir örümcek ağlarını dışsal reflekse göre örmektedir, çünkü avlanma tekniğini aklı ile geliştirmiş ve bedeni de bu sürece katılmıştır, ağ salgısı üreterek, arılar polenleri koku yolu ile toplarken bedenin katılığı bir ayaklardaki tüyler özelliği ile ona teşvik sağlamıştır. İnsanda ise vücudunda beyni büyüyerek araç, alet kullanma, teknik oluşturması onun akıl dış refleksel davranışıdır. Araç kullanırken tek bir süreklilik yoktur. Yıllarca halı tezgahı dokumasında çalışan bir insan kendinden sonra gelecek nesillere aktaracak kadar yeterli bir süreye ulaşamayacaktır. Fakat bir arı, örümcek bu süreleri olduğu için bu akıl ve beden dayanışıklığı ile mevcut yeteneklerine ulaşmışlardır.
Beden temel ihtiyaçları başlangıcında sinyal verir.
Karnın açıkmasını mide salgısı ile,
Susamayı boğaz kuruluğu ile,
Uykuyu gözlelerin kapanması ile,
Cinselliğin karın altı kanın basıncı ile,
Su, katı ve gaz atılması baskı ile,
havasızlığı ?(su altı ve uzay haricinde) yok.
Görüldüğü gibi beden tüm temel ihtiyaçları için akıla belirgin sinyaller gönderdiği halde havasızlığın sinyalini daha bulamamıştır. İnsanoğlu kapalı alana geçtiği andan itibaren beden bu sinyali oluşturmaya çalışmaktadır. Bedenin hava ile sürekli etkileşimde olması, diğer temel ihtiyaçlar gibi aralıklı ve tatmin sürecinin bulunmamasının da etkisi olabilir. Bu saptamada bedenimizin hava ile hava üreten unsurlarla çok önemli bir bağ olduğunu hatta onlara (Bitki ve su) bağımlı olduğumuz gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Yapılan üç deneyde bedenin havasızlık alarmı verme refleksinin;
1.Uyku (tepkisizlik) Tehlike algılanmamış ve tepki oluşmamıştır.
2.Öfkeli ve saldırgan içgüdüsel hareket( varlığı koruıma için bedensel saldırma). Beden tehlikeyi akla iletmeye çalıştığı halde aklı onu anlamamış, bağlantı kuramamış ve beden kendince çözüm üretmek için varlığını koruma davranışına yani saldırıyı seçmiştir. (Refleksel hareket)
3.Aklın beden ile iletişime geçmesiyle, zihinsel faaliyetlerle hareketi (varlığı koruma için akılcı yaklaşım) oluşturmuştur.
Beden ihtiyacının sinyallerini verir, sinyali alan akıl bedenin dış doğasından ihtiyacı için bedeni yönetir.
Acıkan beden mideden sinyal yollar, akıl yiyecek arar ve bulur bedeni besler.
Burada mide salgısı bedenin sinyalidir tek taraflı olarak, besin bulma aklın işidir. Beslenme davranışı ise hem beden hemde aklın ortak işlevidir.
Susama boğaz kuruluğu bedensel, serap görme ve su arama akılsal su içme davranışı ise ortaktır.
Beden-dil- akıl: Elma, bedende beslenme, dilde kelime, akılda hepsi bir arada olarak karşılık bulur. Beden, yeme davranışı yutkunur, göz kelimeyi okurken beyne akıla iletir. Akılda hem kelime hemde elma resmi hemde bedenin sinyalini olan yutkunmayı algılar.
Bedenin ihtiyaçların döngüsü vardır.
Aklın işleyişi ise öncelikle bedenin hizmetinde olup sonra kendini bilgi ile geliştirmesi şeklinde devam etmektedir.
Ruh olgusu bir insanın diğer canlılar, insan ve insanlardaki beden akıl iletişimini algılama ve değerlendirme anı, sürecidir. İnsanın kendi bedeni ile aklı arasındaki iletişim ve bağı ruhu oluşturmakta olup insanlıkta ve canlılıkta kaynağı bulunan ortak büyük ruha bağlanmaktadır. Bu ruh her canlıda bulunmakla birlikte insanda ve insanlıkta son halini alır, insanlığın varlığıyla devam edecektir.
René Descartes bilimlerin yöntemini belirlemiş, fakat ruh anlayışında Aristoteles gibi net bir fikre ulaşamamıştır.
İnsanın ölmesi onun yok olduğu değil, insanlıktan bir parçanın eksildiği anlamını taşımaktadır. İnsanlardaki canlılığa ait ruh ortaklığı aynı kaderi yaşadıklarının göstergesidir.
"Canlı ölümlüdür" önermesi evrende canlı olduğu sürece geçersiz bir deyimdir bu mantığımıza göre. Bu önerme tüm canlıların yok olduğu bir anda ona şahit olan bir akıl için geçerlidir.
" İnsan ölümlüdür" önermesi geçerli olmasına karşılık " insanlık ölümlüdür" önermesi geçersizdir. İnsanın ölümüne şahit olunabilirken insanlığın ölümüne şahit olunması şu an için mümkün değildir.. Ancak tüm insanların ölümüne şahit olan bir akıl bu önermeyi doğrulayabilir.
Dolayısıyla şu mantık yolunu takip edebiliriz. " İnsanlık ölümsüzdür, insan kendisinin temsilinde(bedeni) ölümlüdür. İnsan insanlığa ait bir parçadır. o halde insanın insanlığa ait parçası da(kavramsal) ölümsüzdür." veya " Canlılık(kavramsal) ölümsüzdür, insan da canlıdır(kavramsal), o halde insan(kavram olarak) da ölümsüzdür." Yani bedensel yönlerimiz ortak, akıllarımızın kullanımı ve dikkati farklıdır. Yeni fikirlerin sahiplerinin az olmasının nedeni budur. Medeniyetlerin yeryüzünde farklı coğrafyalarda benzer yeni fikirlerle yeni yaşayış tarzını oluşturması bundandır. Farklı kıtalar da binlerce insanın benzer yenilik yapmalarını sağlayan insanların sayısı azdır. Toplumsal olarak birden aydınlanmış toplum bulmamız mümkün müdür, icatlar, ilhamlar ve kavramlar hep birisi veya birileri tarafından bulunması tesadüf değil genel bir kuraldır. Çünkü insanlar arasında bütünlüğü algılayan bir ruh hali bulunmasına karşılık bütünsel düşünce bilincine ulaşan insanların icat(bilim insanı), ilham(sanatçı), olguyu sezme, düşünme ve kavramlarını oluşturma(filozof) sayısı azdır. İnsanlar iş bölümü yapmaktadır toplumda. Her insan ilgi ve meslek alanıyla ilgilenmektedir. Bu iş bölümlerinde canlılık, insanlık bütünlüğü bilincine ulaşan insan sahip olduğu mesleğinde yoğunlaşarak icat, ilham ve kavram oluşturabilir. Burada bunun zorluğu güncel yeni bilgileriyle ilgilendiği konuda yoğunlaşmasıdır.
Nesneler ve olaylarda dikkat fazlalaşması(çoğalma) değil, nesne ve olaya dikkatinde fazlalaşma(artma) olmalıdır. (Dücane Cündioğlu "Göz izi syf.5")
İnsanlığın sonunu bilememekteyiz. o nedenle şimdilik sonsuz olduğunu söyleyebiliriz. Dünya yaşı, güneş yaşı hesaplamalarının sonunda gelecekte dünya dışında evrende yol alıyor olabileceğimiz olasılığı hep önümüzdedir.
Bir insan yaralı ve acı çeken bir insan ve hayvanı aklı ile algıladığında kendi aklı acı çeken diğer canlı bedeninin mesajını almasına rağmen kendi bedeninden gelmesi gibi acıyı hisseder ve akıl ne yapabileceğini düşünmeye başlar, çözüm arar. İşte bu algılama canlılığın ortak ruhudur. Duygudaşlığın temelinde bu ruh vardır. Vicdan ve ahlak ise bu ruhun hafızasıdır, belleğidir.
Bitki-hava-su-hayvan- insan-madde-enerji ve insanlık bağımlılık temelinde varlığını, bilgisini koruyup arttırmaktadır.
Bu oda hava geçirmez ve kırılmaz camla kapalı, kapısı da kapalı.
Bu odaya üç ayrı kişiye tek tek belli bir saat beklemeleri karşılığında iyi bir ödül verileceği söylenip anlaşmaya varılıyor.
Deneyi yapanlar odanın dışında denekleri gözlüyor, deneklerde onları görüyor fakat süreyi takip ediyor ve bekliyorlar.
Deneyciler deneklere odanın havalandırması olduğunu söylüyorlar.
Aslında bu yalan.
Havalandırma görünümlü cihaz aslında oda içindeki havayı çekip üflüyor. Yine de deneklerin inandığından emin olunuyor.
İşin zorluğu deneklere odada bekleme için verilen süreden on beş dakika önce oksijenin bitmesidir. Dolayısıyla denekler on beş dakika az oksijeni çok olan karbondioksitten solunum ederek idare edeceklerdir farkında olmadan.
Deneyin amacı oksijen eksikliğinin ve kapalı kalmanın kişilerde nasıl bir etki oluşturduğunu gözlemlemektir (Soba zehirlenmesi sanılan olaylardan bazılarının belki de oksijensizlikten ölmeler olabileceği teorimi de burada belirteyim. Tıpta bir çok rahatsızlıklara yetersiz oksijen solumasının yol açtığını da genel bilgi olarak biliyoruz.).
Birinci kişiye üçlü koltuk, cep telefonu ve bilgisayar veriliyor, beklerken onları kullanabileceği söyleniyor. Duvarda da saat asılı durumda normal çalışıyor. Saate bakıp takip edebileceği söyleniyor.
İkinci kişiye üçlü koltuk ve televizyon veriliyor. Saat da var.
Üçüncü kişiye ise koltuk ve kitap veriliyor. Yine saat var.
Deney sonuçları
Gözlemler:
1. Kişi uyuyakalıyor.
2. Kişi televizyonu parçalıyor(maç izliyordu galiba), koltuğu deviriyor, kapıya veya cama vuruyor çıkarın beni diye.
3. Kişi belli bir süre kitap(Descartes sanırım) okuduktan sonra camdan dışarıya deneycilere baktı. odada rahatsız olduğunu ve çıkmak istediğine dair işaretler yaptı.
Sonuçlar:
1.kişi sakin bir kişilik yapısındaydı. Oksijen yokluğunda uykusu geldi. Uyudu. Deneyciler hemen kapıyı açtılar ve uyandırdılar.
2. Kişi agresifti deneycilere kendini çıkarmalarını işaret etti. Deneyciler saati işaret ettiler, denek kızarak televizyonu kırdı, koltuğu devirdi ve cama vurmaya başladı. Belli bir süre sonra kapıyı açtılar.
3. Kişi oksijen yetersizliğini anladı. Rahatsızlığı hissetti. Kalktı cama doğru ilerledi. İşaretle rahatsızlığını deneycilere işaret etti. Deneyciler saati işaret ettiler. O da saate baktı ve göz temasını sürdürdü. Belli bir süre sonra kapıyı açtılar.
Denekler oksijensizlik karşısında 3 farklı davranış gösterdiler.
Uyku, öfke ve kavrayış.
Akıl beden iletişimi
Deneyde oksijen azalmasını önce deneklerin bedenleri hissetti ve rahatsız oldu.
Bedenin, akıla " Ortam havasız ve varlığı(m)n tehlikede, odadan hemen çıkma(m)n veya kapıyı açma(m)n gerekli !" gönderdiği iletiyi akıl aldı ve anladı mı ? Bu mesajı akıl alırsa akılcı davranacak,alamazsa beden akıldan ümidi kesip içgüdüsel(dış refleks) olarak kendi bedeni ile harekete geçecektir.
1. kişi bedeninin havasız kalıp rahatsızlık mesajını aklı almadı, havandırmanın doğru çalışıp çalışmadığı ve odada oksijenin bitecek kadar azaldığı şüphesi beyninde, zihinde oluşmadı. Telefon veya bilgisayarla meşgulken(oyun, film, sosyal medya) Uyuştu kaldı ve uyudu.
2. kişinin tv seyrederken (maç, tartışma, aksiyon filmi)bedeni, aklına tehlikede olduğunu iletti ancak aklı bu mesajı anlamadı veya almadı. Beden akıldan ümidi keserek acil eylem planını devreye soktu, öfkelenerek enerjisini kullanmaya yöneldi. Deneycilerin kapıyı açmaları yönünde hareket etti, kapı ve pencereye vurdu. Deneycilerin saati işaret etmeleri üzerine onların tehdit ve düşman olma izlenimine kapılarak dışsal reflekse devam etti, tv'yi kırdı, koltuğu devirdi. Deneyciler süreyi beklemeden hemen kapıyı açtılar. Bu kişi odadaki oksijen eksikliğini anlamadı. Havalandırmanın doğru çalışıp çalışmadığı şüphesine ulaşamadı.
3. kişi kitabı okurken, bedenin rahatsızlığını(1) hissetti, okumayı bıraktı. Bedenin rahatsızlık mesajını (2)aklı doğru olarak almış, rahatsızlığının nedenini (3)düşünmeye başladı. Zorla nefes aldığını (4)algıladı. Havalandırmanın doğru çalışıp, çalışmadığından (5)şüphe etti. Havalandırmanın doğru çalışmadığı(6) kararına vardı. Deneycilerin yaptıkları deneyin amacını (7)anladı. Rahatsızlığını işaret (8)etti. Deneyciler hemen açmayınca saate(9) baktı. Deney süresinin bitmek üzere olduğunu(10 )gördü.
Göz temasını sürdürerek (11)acı içinde bekledi. Ve kapı açıldı. Nefes alınarak rahatsızlık giderildi, (12)rahatlama oluştu.Mutlu son.
Beden ile aklın iletişimin yolları ve şekilleri:
1. Duyular yolu ile hissetmek (beden ile beyincik iletişimi)
2. Beyincik'ten beyine(akıl) his için ileti yollanması.
3. Beyin rahatsızlık hissinin bedenin nerelerinde olduğunu araştırması (gözlem, duyum, kontrol) süreci(düşünme).
4. Solunum yetersizliğini aklın algılaması.
5.6. Nefes alma sorununa cihazın neden olma şüphesi ve bağlantısı fikriyle karara varma süreci.
7. Deneyin amacını anladı.
8. Rahatsızlığını işaret ederek hareket etti.
9. 10 Saate bakma(eylem) görme( algıda seçicilik).
11. Acı (his, hissetmek)
12. Rahatlama (akıl beden uyumu)
Beden/akıl iletişim sonuçları:
Refleksel hareket: Bedenin sürekli büyüme aşamalarında hücre bölünmesi ve çoğalması temelinde merkezden dışarı ilerleme ile başlayan, organların son haline varan ve varlığını devam ettirme sürecinde dna'sından gelen bilgileri öğrenilmiş halde tekrar ederek uygulama hareketidir.
Beden beynin akıl bölümü haricinde tümden refleksel hareket etmektedir.
His ve duyular ise beden ve aklın bağlantısı sonucu ortaya çıkmadır.
Beyindeki akıl bölgesi bedenden aldığı his ve duyuların bilgilerini zihin, düşünme, şüphe, hafıza, anlama, öğrenme,fikir, icat, ilham vb. işlemektedir. Akıl refleks olmayan beynin fiziksel çalışmasıdır. Oluşması ve gelişmesi beden dışı nesne ve olaylara bağlı olması niteliğindedir.
Akıl, bedenin refleksel işleyişini yönetemez.
Refleks bedenin öğrenilmişliğin tekrarıdır.
Akıl bedeni dışardan(doğadan) gelecek tehlikelere karşı koruma amacıyla oluşmuş olup onun iç işleyişine etkiyi ancak öğrenerek dıştan yapacağı veya yapılacağı müdahale ile gerçekleştirebilir.
Refleksel beden hareketleri
1. İçsel refleks, iç refleks (kan dolaşımı ve organ çalışması). Vücudumuzun akıldan bağımsız ve sürekli çalışması refleksel iç hareketinin sonucudur. Öğrenilmiş tekrarlar hareketi.
2. Dışsal ( beden dışından gelen etkilere hızla tepki verme).( Kovalama, kaçma, tepkisizlik), içgüdü dış reflekseldir bence. Klasik bildiğimiz içgüdüsel davranışının dıştan gelen etkilere tepki olarak oluşması nedeniyle dış refleks kategorisi olduğunu söyleyebiliriz. Dize vurulan çekiç, dizi dış refleksel harekete geçirmekte olup diğer refleksel harekete klasik bir örnektir. Burada yeni olan tüm içgüdüsel hareketlerin dış refleksel, dışsal refleks olduğudur. Bir örümcek ağlarını dışsal reflekse göre örmektedir, çünkü avlanma tekniğini aklı ile geliştirmiş ve bedeni de bu sürece katılmıştır, ağ salgısı üreterek, arılar polenleri koku yolu ile toplarken bedenin katılığı bir ayaklardaki tüyler özelliği ile ona teşvik sağlamıştır. İnsanda ise vücudunda beyni büyüyerek araç, alet kullanma, teknik oluşturması onun akıl dış refleksel davranışıdır. Araç kullanırken tek bir süreklilik yoktur. Yıllarca halı tezgahı dokumasında çalışan bir insan kendinden sonra gelecek nesillere aktaracak kadar yeterli bir süreye ulaşamayacaktır. Fakat bir arı, örümcek bu süreleri olduğu için bu akıl ve beden dayanışıklığı ile mevcut yeteneklerine ulaşmışlardır.
Beden temel ihtiyaçları başlangıcında sinyal verir.
Karnın açıkmasını mide salgısı ile,
Susamayı boğaz kuruluğu ile,
Uykuyu gözlelerin kapanması ile,
Cinselliğin karın altı kanın basıncı ile,
Su, katı ve gaz atılması baskı ile,
havasızlığı ?(su altı ve uzay haricinde) yok.
Görüldüğü gibi beden tüm temel ihtiyaçları için akıla belirgin sinyaller gönderdiği halde havasızlığın sinyalini daha bulamamıştır. İnsanoğlu kapalı alana geçtiği andan itibaren beden bu sinyali oluşturmaya çalışmaktadır. Bedenin hava ile sürekli etkileşimde olması, diğer temel ihtiyaçlar gibi aralıklı ve tatmin sürecinin bulunmamasının da etkisi olabilir. Bu saptamada bedenimizin hava ile hava üreten unsurlarla çok önemli bir bağ olduğunu hatta onlara (Bitki ve su) bağımlı olduğumuz gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Yapılan üç deneyde bedenin havasızlık alarmı verme refleksinin;
1.Uyku (tepkisizlik) Tehlike algılanmamış ve tepki oluşmamıştır.
2.Öfkeli ve saldırgan içgüdüsel hareket( varlığı koruıma için bedensel saldırma). Beden tehlikeyi akla iletmeye çalıştığı halde aklı onu anlamamış, bağlantı kuramamış ve beden kendince çözüm üretmek için varlığını koruma davranışına yani saldırıyı seçmiştir. (Refleksel hareket)
3.Aklın beden ile iletişime geçmesiyle, zihinsel faaliyetlerle hareketi (varlığı koruma için akılcı yaklaşım) oluşturmuştur.
Beden ihtiyacının sinyallerini verir, sinyali alan akıl bedenin dış doğasından ihtiyacı için bedeni yönetir.
Acıkan beden mideden sinyal yollar, akıl yiyecek arar ve bulur bedeni besler.
Burada mide salgısı bedenin sinyalidir tek taraflı olarak, besin bulma aklın işidir. Beslenme davranışı ise hem beden hemde aklın ortak işlevidir.
Susama boğaz kuruluğu bedensel, serap görme ve su arama akılsal su içme davranışı ise ortaktır.
Beden-dil- akıl: Elma, bedende beslenme, dilde kelime, akılda hepsi bir arada olarak karşılık bulur. Beden, yeme davranışı yutkunur, göz kelimeyi okurken beyne akıla iletir. Akılda hem kelime hemde elma resmi hemde bedenin sinyalini olan yutkunmayı algılar.
Bedenin ihtiyaçların döngüsü vardır.
Aklın işleyişi ise öncelikle bedenin hizmetinde olup sonra kendini bilgi ile geliştirmesi şeklinde devam etmektedir.
Ruh olgusu bir insanın diğer canlılar, insan ve insanlardaki beden akıl iletişimini algılama ve değerlendirme anı, sürecidir. İnsanın kendi bedeni ile aklı arasındaki iletişim ve bağı ruhu oluşturmakta olup insanlıkta ve canlılıkta kaynağı bulunan ortak büyük ruha bağlanmaktadır. Bu ruh her canlıda bulunmakla birlikte insanda ve insanlıkta son halini alır, insanlığın varlığıyla devam edecektir.
René Descartes bilimlerin yöntemini belirlemiş, fakat ruh anlayışında Aristoteles gibi net bir fikre ulaşamamıştır.
İnsanın ölmesi onun yok olduğu değil, insanlıktan bir parçanın eksildiği anlamını taşımaktadır. İnsanlardaki canlılığa ait ruh ortaklığı aynı kaderi yaşadıklarının göstergesidir.
"Canlı ölümlüdür" önermesi evrende canlı olduğu sürece geçersiz bir deyimdir bu mantığımıza göre. Bu önerme tüm canlıların yok olduğu bir anda ona şahit olan bir akıl için geçerlidir.
" İnsan ölümlüdür" önermesi geçerli olmasına karşılık " insanlık ölümlüdür" önermesi geçersizdir. İnsanın ölümüne şahit olunabilirken insanlığın ölümüne şahit olunması şu an için mümkün değildir.. Ancak tüm insanların ölümüne şahit olan bir akıl bu önermeyi doğrulayabilir.
Dolayısıyla şu mantık yolunu takip edebiliriz. " İnsanlık ölümsüzdür, insan kendisinin temsilinde(bedeni) ölümlüdür. İnsan insanlığa ait bir parçadır. o halde insanın insanlığa ait parçası da(kavramsal) ölümsüzdür." veya " Canlılık(kavramsal) ölümsüzdür, insan da canlıdır(kavramsal), o halde insan(kavram olarak) da ölümsüzdür." Yani bedensel yönlerimiz ortak, akıllarımızın kullanımı ve dikkati farklıdır. Yeni fikirlerin sahiplerinin az olmasının nedeni budur. Medeniyetlerin yeryüzünde farklı coğrafyalarda benzer yeni fikirlerle yeni yaşayış tarzını oluşturması bundandır. Farklı kıtalar da binlerce insanın benzer yenilik yapmalarını sağlayan insanların sayısı azdır. Toplumsal olarak birden aydınlanmış toplum bulmamız mümkün müdür, icatlar, ilhamlar ve kavramlar hep birisi veya birileri tarafından bulunması tesadüf değil genel bir kuraldır. Çünkü insanlar arasında bütünlüğü algılayan bir ruh hali bulunmasına karşılık bütünsel düşünce bilincine ulaşan insanların icat(bilim insanı), ilham(sanatçı), olguyu sezme, düşünme ve kavramlarını oluşturma(filozof) sayısı azdır. İnsanlar iş bölümü yapmaktadır toplumda. Her insan ilgi ve meslek alanıyla ilgilenmektedir. Bu iş bölümlerinde canlılık, insanlık bütünlüğü bilincine ulaşan insan sahip olduğu mesleğinde yoğunlaşarak icat, ilham ve kavram oluşturabilir. Burada bunun zorluğu güncel yeni bilgileriyle ilgilendiği konuda yoğunlaşmasıdır.
Nesneler ve olaylarda dikkat fazlalaşması(çoğalma) değil, nesne ve olaya dikkatinde fazlalaşma(artma) olmalıdır. (Dücane Cündioğlu "Göz izi syf.5")
İnsanlığın sonunu bilememekteyiz. o nedenle şimdilik sonsuz olduğunu söyleyebiliriz. Dünya yaşı, güneş yaşı hesaplamalarının sonunda gelecekte dünya dışında evrende yol alıyor olabileceğimiz olasılığı hep önümüzdedir.
Bir insan yaralı ve acı çeken bir insan ve hayvanı aklı ile algıladığında kendi aklı acı çeken diğer canlı bedeninin mesajını almasına rağmen kendi bedeninden gelmesi gibi acıyı hisseder ve akıl ne yapabileceğini düşünmeye başlar, çözüm arar. İşte bu algılama canlılığın ortak ruhudur. Duygudaşlığın temelinde bu ruh vardır. Vicdan ve ahlak ise bu ruhun hafızasıdır, belleğidir.
Bitki-hava-su-hayvan- insan-madde-enerji ve insanlık bağımlılık temelinde varlığını, bilgisini koruyup arttırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder