Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

18 Ocak 2020 Cumartesi

Üreme üzerine tekrar düşünmek

Üreme için ölüme giden bir balık. Nehri tersine yüzme gibi çok zor bir yolculuğa çıkıp, beslenmeyi bırakıp, yanında yüzdüğü diğer balıklardan önce varmak için hayatını tehlikelere karşı korumaktan vazgeçmiş, hedefine kilitlenmiş olarak varıp üreyen ve orada can veren bir balık.

Van gölü inci kefali bizlere canlı üreme güdüsünün ölüme meydan okuduğunu, bu güdünün ölüm korkusunu önleyen bir kimyasalı yayarak temel beslenme ve kaçma güdülerinden de vazgeçmesini sağladığını, ölümüne rekabet davranışını ortaya çıkarabileceğini göstermektedir.

Van gölünün rahat ortamında yaşarken birden iklim ve olgunluk geldiğinde üreme dürtüsü inci kefallerini harekete geçirmektedir. Van gölünde üreyemeyeceği bilgisi inci kefalinde nasıl bulunmaktadır ?  İlk akla gelen sıcaklık olayı ve balığın üreme yetisinin devreye girmesi ile gölün kimyasından balığın daha serin ve sade sulara gitme amacına yönelmesi olabilir. Sıcak ve kimyasal gölden serin ve sade nehrin tersine yüzmeye başlaması gölden kaçmaya çalıştığı izlenimini oluşturabilmektedir. Bu davranışından sonraki sürü hareketine dönüşerek yola devam ettiği akla gelmektedir. İnci kefali aklı olayları farklı kısımlar şeklinde algılamaktadır.

1. Sıcak ve kimyasal gölden kaçmak, ters nehir akıntısına girmek.
2. Girilen ters nehir akıntısında diğer balıklarla rekabete başlamak.
3. Aç ve yorgun varılan kaynakta toplanmış olgun balıklar olarak son kalan enerjilerini, güçlerini üreme için kullanarak tüketmek.
4. Toplanılan kaynakta kalabalık inci kefal sürüsü nedeniyle oksijen oranının azalması ve besin bulunamaması nedeniyle ölmek. (Kaynakta toplanan ve üreyen balık sürüsü suda yeterli oksijen ve besin olsa, birbirlerini ezme riski ortadan kaldırılsa idi yaşama olanakları olabilir miydi ?) 

Canlının ilk oluştuğu zamanlarını hatırlayalım. Hücre bölünmesinin başlangıcına dönelim. Hücre belli oranda büyüme sınırına ve süreye ulaştığında bölünerek kendisinin diğer aslını oluşturmuş, kendini küçültmüş ve yine büyüme davranışına girmiştir. Tekrar kendisi ve bölündükleri aynı davranışı göstererek birlikte zaman içinde birbirlerini itmek yerine birleşikliği korumuşlar ve sonunda organ, bedene ulaşmışlardır. Bu olay bize hücrenin başlangıcı ve gelişmesi aşamasında bencil olmadığının kanıtını vermektedir.

Üreme bilgisi kesik kesiktir canlıda. Bütün olarak bulunmaz. Birinci eylem, ikinci yeni eylem şeklinde devam eder. Başlangıç, gelişim ve sonuç sadece insan aklında ortaya çıkmıştır yeryüzünde.

Canlıda üreme dürtüsü tetiklemelerle başlar, kimyasal ile devam eder, bedenin dokunma duyusu diğer dürtüleri saf dışı  bırakılmıştır bu kimyasal ile. Önce sıcaklık, basınç değişimleri vardır. Sonra cinslerin hazır olması, koku ve davranışlar ile gösterir kendisini  ve üreme için ölümüne rekabet gelir son olarak. İnsandaki cinsel dürtünün dokunma duyusunun hakimiyeti doğadaki belli sürelerde ortaya çıkan kızışma davranışının aksine yılın her dönemine yayılmış olması onun denetlenmesi, kontrol altında tutulması, denge ve ölçülü olması ahlaki, dini ve yasalar ile sağlanmaya yöneliktir. Sağlıklı bir birey ve toplum açısından bu gereklidir. Cinselliğin en önemli ögesinin dokunma duyusu olduğunu söyleyebiliriz. O duyu hücrelerde başlamış en temel yapılanmanın gerektirdiği, hücrelerin yan yana birleşerek kendilerinden büyük bir oluşuma doğru ilerlemelerini sağlayan bir duyudur. Görme, duyma, koku, tatma duyuları canlılığın varlığını korumaya yönelik gelişirken dokunma duyusunun temelinde üreme, birleşme, bütünleşme dürtüsü bulunmaktadır. İnsan duyularının zihinde sonuçlar oluşturma süreci arttıkça beynin hücre sayısını arttırmış aklın bedensel kullanma oranı gelişmiştir.

Zihnimiz görme, duyma, koku ve tat duyularının sonuçlarına daha çok odaklanmıştır. Bedenin doğadaki sıcaklık farklarını, bulunulan çevredeki kendisine tehlikeli canlıların varlığını, hissetme ve algılama olarak devam eden süreçte, mevsimsel gelen üreme şartlarının oluşmasıyla karşı cinse yönelme davranışının önündeki rakiplere karşı saldırı ve kazanım sonrası dokunma duyuların en yüksek aktif olunması sonucu bedenlerin bir yay gibi hareketlenerek kendisinin temsili suyu karşı cinse bırakma davranışlarıyla sonuçlanmak olup sonrasında normal duyu davranışlarının sürecine dönülmektedir. Burada ilginç ve şaşılacak şey temsili suların kendilerini fırlatmak için bütün bedeni bir yay gibi kullanma gücü ve diğer duyuları kendi amacına seferber edebilme becerisidir. Bu olguda hücresel dokunma davranışın beden ne kadar büyüse bile hücresel davranış temelinden ayrılamayacağının göstergesidir. Dolayısıyla cinsellik hücresel temellerden hareket etmektedir. Bu hareketini belli düzen ve işleyiş halinde yapması, mikro anlamda anlaşılır ve mantıklı bulunurken, makro anlamda bedenlerin ilişkilerine yansıması gelişigüzelliğe bırakılamaz. İnsan, doğanın cinselliği döngüsel yıllık ve mevsimsel sınırlayıcılığından kurtulmuş ancak birey ve toplum ilişkilerinde de yeni bir sınırlayıcılığı oluşturma ihtiyacı duymuştur, ahlaki, dini ve yasalar ile. 

İnci kefalleri önce hareket sonra rekabet ile üremeye ulaşıp tüm enerjisini tüketerek ölmek şeklinde bir döngü ile türün devamını sağlamaktadırlar.

Biz insanlar türümüzün devamından niye endişe ediyoruz hala.

Kırk milyon İnci kefali.

Sekiz milyar insan. Bizler neyin rekabetini yapıyoruz ?

Rekabet doğada saldırı, savunma ve üreme üzerinedir. Saldırı ve savunma canlının varlığını koruma üreme ise ölüme karşı varlığını sürdürme mücadelesidir.

Biz insanlar neden saldırıyor ve neden savunuyoruz ?  Türün ölüme karşı varlığını devam ettirme endişesinin azaldığı bir üreme yüzdesiyle varız günümüzde.

Küresel olarak ilişkilerimizi temel güdülerin bilgilerinden gelişen insani ilkelerin oluşturulması sürecine taşımamız ve doğa, dünya ile varlık dengemizi sürdürmemiz şeklinde düzenlemeliyiz.
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealinde...