Sürücü olarak araç kullanmak doğal bir eylem değildir. Sürücülük doğada bulunmaz. Doğada bisiklet kullanan veya başka canlıyı araç olan kullanan insandan başka canlı bulunmaz. Araç (sürmek için), doğanın ürettiği değil akılın ürettiği bir üründür. O nedenle sürücü eylemini aklına dayanarak yapar. Araç kullanma bilgisini bedenine zorlayan bir süreçtir. Eller, ayaklar, göz, kulak, burun(yakıt sızıntısı ve elektrik kısa devre yanma kokusu)aklın emrinde kullanılmaktadır sürücülükte.
Dokunma hissi ise bedenin sınırlarından kullanılan aracın sınırlarına doğru ilerler. Sürücü kullandığı araçla zihnin kullanımı birleştirir. Dokunma duyusu, bedenini sınırlarını aşarak kullandığı aracın sınırlarına uzanır. Sürücülükte aklın bedeni kullanması vardır. Sürüşün uzun ve tekdüze olması durumunda beden bundan sıkılır. Uyku veya sinirsel tepki olarak kendini gösterme eylemine girer. Sürücü uyarılmış, dikkati arttırılmış, doğal halinden uzaklaşmaya zorlanmıştır.
Sürücülük önce atlar ile başlamış, sonra fil, deve gibi hayvanlar üzerinden devam etmiştir. Tekerleğin icadından sonra hem insan hem de atlar bu arabaları çekmişlerdir. Sanayi döneminde önce buhar sonra petrol ve son olarak elektrik enerjisi ile araçlar kullanılmaktadır.
Uykusuz, yorgun ve stresli anlarda sürücülük yapmak, bedenin zorlanması nedeniyle akılın mantık işleyiş hakimiyetine uykusuzum, yorgunum, stresliyim sinyalini vererek sürme davranışına uymayacağını bildirmesi ve bunu aklın dikkate almaması sonucunda kaza olma olasılığı artmaktadır.
El ve ayaklar çok kullanımdan dolayı öğrenme yaşamasına rağmen sağlıklı olmadıkları durumlarda bu özelliklerinde eksilmeler hatta sürücünün isteği aksine hareketi körüklemektedirler. Bedene rağmen sürücülük yapılması risklidir. Trafik canavarının oluşması sürücülüğün doğamızda bulunmaması nedeni iledir. Doğal olmayan hareketlerimizin uzun süre zorlanması biz insanlarda her alanda mutsuzluk, şiddete yönelim, sinirli olma hali getirmektedir.
Sürücü ve araç birlikteliğinde canlı ve cansız birleşiminde hareket şekli bulunmaktadır. Bu birleşik hareketi sağlayan ise enerjidir. Adeta enerji canlı ile cansız arasında var olan birlikteliğin ara bileşeni niteliğindedir.
Dokunma hissi ise bedenin sınırlarından kullanılan aracın sınırlarına doğru ilerler. Sürücü kullandığı araçla zihnin kullanımı birleştirir. Dokunma duyusu, bedenini sınırlarını aşarak kullandığı aracın sınırlarına uzanır. Sürücülükte aklın bedeni kullanması vardır. Sürüşün uzun ve tekdüze olması durumunda beden bundan sıkılır. Uyku veya sinirsel tepki olarak kendini gösterme eylemine girer. Sürücü uyarılmış, dikkati arttırılmış, doğal halinden uzaklaşmaya zorlanmıştır.
Sürücülük önce atlar ile başlamış, sonra fil, deve gibi hayvanlar üzerinden devam etmiştir. Tekerleğin icadından sonra hem insan hem de atlar bu arabaları çekmişlerdir. Sanayi döneminde önce buhar sonra petrol ve son olarak elektrik enerjisi ile araçlar kullanılmaktadır.
Uykusuz, yorgun ve stresli anlarda sürücülük yapmak, bedenin zorlanması nedeniyle akılın mantık işleyiş hakimiyetine uykusuzum, yorgunum, stresliyim sinyalini vererek sürme davranışına uymayacağını bildirmesi ve bunu aklın dikkate almaması sonucunda kaza olma olasılığı artmaktadır.
El ve ayaklar çok kullanımdan dolayı öğrenme yaşamasına rağmen sağlıklı olmadıkları durumlarda bu özelliklerinde eksilmeler hatta sürücünün isteği aksine hareketi körüklemektedirler. Bedene rağmen sürücülük yapılması risklidir. Trafik canavarının oluşması sürücülüğün doğamızda bulunmaması nedeni iledir. Doğal olmayan hareketlerimizin uzun süre zorlanması biz insanlarda her alanda mutsuzluk, şiddete yönelim, sinirli olma hali getirmektedir.
Sürücü ve araç birlikteliğinde canlı ve cansız birleşiminde hareket şekli bulunmaktadır. Bu birleşik hareketi sağlayan ise enerjidir. Adeta enerji canlı ile cansız arasında var olan birlikteliğin ara bileşeni niteliğindedir.
Bir canlı diğer canlı ile uzun ve sık etkileşime girmesi hali doğalarında bulunmakta iken canlı ile cansız etkileşimleri uzun ve sık olmamakla birlikte beraber olmaları kozmoloji temel yapısı gereğidir. Cansız kozmolojinin oluşumunun ve şu halin üzerine canlılık oluşmuş görünmektedir. O nedenle birbirleriyle etkileşime girmeleri kaçınılmaz ve zorunluluk taşır. Etkileşimlerin canlı üzerinde olumsuz etkilerini en aza indirmek hatta canlı varlığını geliştirici olması bu sürecin ilerlemesindeki aşamaları tahminimizi kolaylaştırıcı etkenler olacaktır.
Canlı ile cansızın birlikteliğinin devamı ve sürmesi enerji ile olanaklı olduğunu görmekteyiz, sürücü ve araç birlikteliğinde.
Cansızın cansız ile etkileşimi için dıştan gelen bir enerjiye ihtiyaç vardır. Kendi içindeki enerjiyi dışa vuran ve etkileşimleri başlatan kozmolojide güneşler ve karadelikler bilinmektedir. Gezegenlerinde çekim ve itme enerjileri de cansızın cansıza etkisi olarak ele alabiliriz. Gezegenler güneş etrafında dönerken güneşin çekim gücene karşı kendi iç enerjileri ile bir dengede yörüngelerinde hareket etmektedirler. Göktaşların ve kuyruklu yıldızların yıldız ve gezegenlerin çekim ve itme enerjileri arasında kendi rotaları olmadan hareket ettikleri ortadadır.
Canlıların birbiri ile etkileşimlerinde saldır- kaç temelinde birleşme, kendine katma (beslenme, hakimiyeti altına alma (insan)), mekanı sahiplenme gibi temel etkenler bulunmaktadır. Aynı türlerin birlikte bu temel dürtülere karşı sürü güdüsünü geliştirerek var olmaları olanaklı olmaktadır. Sürü güdüsünün bozulması dış olanakların azalması veya iklimsel büyük değişimler ile olmaktadır. Sürü güdüsünün bozulması ile sürü niteliği bozulan sürü üyelerinde değişimler olmakta ve saldır- kaç temel etkenlerin baskısıyla tür dışına çıkmasa bile beslenme ile gelişen bedensel bazı özellikleri değişmektedir. Memeli genel türün içinde çok farklı sürü güdüsü olan ve olmayan cinslerin bulunmasına böyle bir açıklama getirilebilir. Otçullar sürü güdüsü hakimiyetinde olup etçillere karşı sadece kaçma etkenini kullanırken, etçiller otçullara sürekli saldırma halinde olup, diğer rakip etçillere karşı da saldır-kaç temelinden ayrılmamaktadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder