Resmin ismi : "Doğa ananın insanı uzaya fırlatması" (Özkan). "Kadının, erkeği uzaya fırlatması" (Songül).
Canlılığın sayımı nesne ve madde-enerji sayımı ile aynı ilkelerde birebir olmayıp, onlara ek, artı, üstünde olarak bulunmaktadır.
-1,0,+1 rakamlarını ele alındığında,
Sıfır noktası canlı varlığının normal halini artıya doğru ilerleme varlığın ilerlemesi, eksilme durumunda canlı varlığının eksilmesini olarak ele alabiliriz.
Canlılık sayımı bilinen günümüz matematik standardının üstünde yer almalıdır. Ona ek olarak onun üzerinde bulunmalıdır. O nedenle canlı-sayım ilkeleri daha ileri düzey bir hesaplama teknikleri ve yöntemleri kullanılmalıdır.
Burada canlı-sayım olgusu sadece canlı cins ve türlerinin sayısı ve onların zaman ve mekan olarak doğa içinde nasıl bir bilimsel öyküleri (hasta tanı yönteminden esinlenilmiştir) olduğu ile ilgili değildir.
Canlılığın oluşma temellerinden başlayan ve evrendeki (şimdilik dünya) gelişimine, büyümesine, yok oluşlarına (cins ve türlerin), yeni oluşmalarına, yayılmasına ait ilkelerini ortaya koyan ve bunu evrenin nesnel, madde-enerji ilkelerine karşı nasıl yeni ilkelerini oluşturduğunu ve onunla birlikte nasıl devam ettiğini, açıklayan, geleceğe dair yansıma olasılıklarını gösteren, evrenle olan varlığının ne anlama geldiğine dair bilimsel teorileri oluşturma, insanın canlılıkla nasıl bir bağ ve etkileşim içinde olduğunu saptama, insanın canlılık ile evren arasında nasıl bir durumda olduğu, olması gerektiği, olacağı teorilerine ulaşmaya varan bir bilimsel çalışma alanı olabilir.
Bu alan bir insanın tek başına başlayıp ömür boyu çalışıp belki de bitiremeyeceği bir alandır.
Bilimsel alanda uzmanların birleştireceği yöntem ve çalışmaları ile ancak tahmini yıllar alabilir.
Canlılığın temellerini, gelişmesini, değişimlerini, günümüz hangi noktada olduğunu, geleceğe yansımalarını, evrenle bağlantısının özelliklerini ve bir çok konudaki soru ve cevaplarını günümüze değin gelen klasik bilimle cevaplayamayız. Tıkanma yaşarız. Nasıl ki kıtaları aşmak için gemi ve uçak bilgisi teknolojisini biliyor ve kullanıyorsak aynı araçlarla aya, marsa gidemeyiz. Uzay gemisi yapmamız gerektiği gibi canlı ve evrene ait değişmez bilgilere ulaşmak için yeni bilim yapmalıyız. Bu yeni bilimin temeli klasik matematiğinin üstüne çıkmak ona artı değerler yüklemek veya yeni bir sistem ve yöntemleri araştırıp ortaya koymak şeklinde olabilir.
Örneğin canlılığın çekime, ısıya, madde-enerji hallerine, basınca vb. karşı nasıl bir savunma geliştirdiği, kendi faydasına nasıl kullandığı, etki-tepki olarak hangi olayların devam ettiği gibi bir çok soruyu yanıtlayabilecek bir bilim. Canlının evrensel fizik işleyişe nasıl bir savunma geliştirdiğine bir örnek verelim. Güneş ve gezegenlerin birer çekim kuvveti vardır. Fizik yasasına canlı uymayabilir, nasıl işte kuşlar ve uçan böcekler bu yasayı çiğniyorlar ve bu tanımın dışında yer alabiliyorlar, kısa sürede bile olsa, uzaya gidiyoruz gezegen çekim yasasına karşı madde-enerjiyi kullanarak. Canlı evrende gelişigüzel inorganik maddeler gibi davranmadığını bildiğimiz halde nasıl canlının hareketlerini temel evrensel işleyiş yasalarıyla açıklamaya çalışabiliriz. Gezegen çekim alanına giren tüm madde ve enerjiyi çeker. Önermesine canlı çekilme dışına çıkabilir veya bazı canlılar bu çekime karşı durabilir ifadesini eklememiz gerektiği için yeni bir fiziksel yasayı oluşturmamız gerekmektedir. Dolayısı ile her madde ve enerji çekime uymalı ve zorunludur klasik yargıyı, canlılar sizi siz olun bu yasayı çiğnemeyin oturun oturduğunuz yer de mi diyecek ve bu yasaların değişmezliğini mi zorlayacağız doğa ve insan açısından. diğer bir komik örnek iki ayrı madde birbiri ile çarpışırsa ya birleşme ya da parçalanma olur önermesine karşı iki canlı birbiriyle birleşiyor üçüncü bir canlı ortaya çıkıyor. Kendileri tam olamasa da aynı kalıyor ortaya bir üçüncüsü çıkıyor. Hidrojenle oksijen birleşiyor ikisi birbirine yapışarak yeni bir tür madde oluşurken canlıda ise iki birleşen ayrılığı anda üçüncüsü oluşuyor. Başlangıç olarak benzer olayların olduğu " o yerde " farklı sonuçlar oluşmaktadır. Her iki olayın oluşmasını ve gelişmesini aynı tutabilir miyiz. Onları açıklayacak yeni bir bilimsel bilgiyi, formülü, metodu bulabilir miyiz. Bulamaz isek ayrı ayrı bilgi, metot ve formül geliştirmek durumunda değil miyiz.
Bilim bunun için kollarını sıvamalıdır. Eğer yapmaz ise kısırdöngüde ve bilinemez bir geleceğe doğru ilerleyecektir. Gelecekte başaracağı en iyi olasılık bütün bilgisini uzaya yönelmekte olduğunu anlamak olacaktır. O nedenle bilimin yeni bir başlangıç ile bakışını, odaklanmasını ihmal ettiği, canlılık ile evren ilişkisine yönelmelidir, evren ilkelerinin içinde olan madde-enerjinin kullanım bilgisinden, türün faydasına daha neler yapabiliriz araştırma amacında ısrar etmek değil. Çünkü geleceğin bilgisi, insan türümüzün daha iyi nasıl olabilir sorusu yerine canlı-evren ilişkileri nasıl sorusunda bulunmaktadır. Türümüzün en iyi gelişimi de bu soruda bulunmaktadır.
....................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder