Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

9 Temmuz 2022 Cumartesi

Felsefe Yürüyüşleri - 4

 Bu haftaki felsefe yürüyüşünü cuma günü tek başıma gerçekleştirdim. Cumartesi günü bayramın birinci günü olması nedeniyle yürüyüşümü bir gün önceye aldım. 

Yürüyüş planımda yeğenim gibi sevdiğim bir Z kuşağı genci vardı. Fakat saatinde gelmemesi ve haberini geç almamla uyuya kaldığını öğrendiğimde hiç de şaşırmamıştım. Gençliğin durumu hakkında bir felsefe turu yapmayı ümit ediyordum. Başka bir yürüyüşe ertelemiş olduk. Nihilist ve bezgin gençlik günümüzün geçiş döneminden kendilerine demek ki bu şekilde paylarını almakta idiler. 

Havanın çok sıcak olması nedeniyle Güzelyalı Parkından  saat 17:00 civarında yürüyüşe başladım. Yürüyüş öncesi Göz Göz Cafe-Döner'de  oturup çay içtim. Yan masadaki emekliler fasıl gurubunun kısa konserini dinlemek keyifliydi. Emekli kadın-erkekli iki masayı birleştirmişler, usta bir darbukacı eşliğinde klasik olmuş sanat müziği şarkılarını söylüyorlardı. Park ve çevresinden konser sesi duyulmakta idi. Gelip geçenler kısa bir kulak kabartarak konseri destekleyen jestler yaparak eşlik ediyorlardı.



Bedenim yavaş ve rahat yürürken zihnim sürekli düşünceler ile meşgüldü. Bu günkü ana konum yine toplum ve birey üzerine yoğunlaşmak olacaktı. 

Tabi ki insan olmanın erdemleri üzerine düşünceler de ana konumun etrafında dolaşıyordu.

Yürüyüş tarzım hakkında düşünceler oluşuyordu. Yürümekteki temel amaç, bedenin sınırlarını keşfetmek ve onu zorlamak değildi. Asıl amaç formu korumak olmalıydı. Belli bir mesafeyi aynı sürelerde yürümek ve bunu takvime göre tekrarlamak en doğrusu olacaktı bana göre formu korumanın.

Aynı mesafeyi süre kısaltarak yürümek, takvim sıklığını arttırmak sınırları zorlamak anlamına gelmekte idi. Mesafeyi kademeli arttırmak gibi. 

Bir çok kişinin bu ikisine odaklandığını görmekte idim. Ya mesafeyi artırmakta idiler ya da mesafeyi yürümenin süresini kısaltmakta idiler. Bu iki davranış şekli de bedenimizin sınırlarını keşfetmek veya zorlamak anlamına gelmekte idi.



Bir düşünüre göre yürümek, kendisinin hem düşünmesini hem de konuşmasını engellemeyecek olan yürüyüş uygundur. Acelesi varmışçasına telaşlı yürümek, ritim tutturmaya çalışmak, çabalamak, bir an önce yürüyüşü bitirme amacıyla bunu bir görev gibi kanıksamak bir düşünüre göre değildir. 

Bir düşünür düşünerek keşfettiği, farkına vardığı ilkeleri tüm yaşamına paralel yürütmesi gerektiği varsayımından hareketle yürüyüşte de etkinliğine kendi tarzında devam etmeliydi.

Yolu ve çevresini dikkatle görmek, etrafına farkındalık ve bilinçli olarak göz gezdirmek, normal ve sıradan olamayan durumları birbirinden ayırmak, dünya görüşünün yürüyüş aşamasındaki edindiği izlenimleri ile kesiştiği noktaları yakalamaya çalışmak ve bununla ilgili zihninde uçuşan fikirleri elekten geçirmek ve içlerinden mantıklı olanları seçmek gibi çabaları bulunmaktadır düşünürün. Sanki kendisi duruyormuş da çevresi değişiyormuşçasına rahat bir ritimle ilerlemelidir. Yolda diğer yürüyenlerden farklı olduğu hemen göze çarpacaktır. Çünkü aynı eylemi farklı amaçlarla yapmaktadırlar. Düşünürün yürüyüş tarzını başka bir düşünür fark edecektir. 

Yürümekte iken bir zamanlar ünlü aktörlere veryansın ettim. Richard Gere, Alain Delon, Cüneyt Arkın, Marlon Brando, Antony Hopkins gibi bir çok aktörün güzel yürüyüş tarzı bulunmakta idi. Rol model olabilecek bu güzel yürüyüşlerin içini doldurmak bunu örnek alan kişiye kalıyordu. 

İdeal yürüyüş imajlarının dikkat edilmesi gereken yönü kısa ve kamera karşısında olması ve bir çok kişi tarafından izleniyor veya izleneceği ruhsal hali ile yapılmasıdır. Yürüyen aktörün yürürken belli bir dünya görüşü fikri gibi diğer düşünme hallerinin içeriğini gösterme olanağı bulunmamaktadır. Fakat Richard Gere bir bakıma bu konuda bir basamak çıkmış ve orda kalmıştır. O yürürken çevresinde rastladığı diğer insanlara onları ve içinde bulundukları fiziksel ve ruhsal durumlarını biliyormuşçasına gülümsediğini ve bazı mimikler ile onlara katıldığını, adeta empati içinde olduğunu belirten jestler yaptığını hatırlıyorum belli belirsiz. İşte o yürüyüş tarzı ise siyasetçilerin halk arasında dolaşmasından kapılmış bir tarz olduğu göze çarpmaktadır. Aktörlere sitemim bizlere imaj gösterip içerik vermemeleri idi. Şu an yürüyüşlerimde o içeriği kendim sağlar olmuş ve onların yürüyüş tarzının yarım kaldığını fark etmiştim. Dolayısı ile rol model aldığım aktör yürüyüşlerinin içi dolu bir yürüyüş imajının tekrar bende tedavüle girmesi güncellenmesi demek oluyordu. 

Benim yürüyüşümü fark edenlerin eski tabirle " Artist misiniz (aktör, aktrist) " yeni tarifle " Sanatçı mısınız " sorularına elbette hem sanatçıyım hem de düşünürüm cevabını verebilirdim. Çünkü hem ilham almak hem de yeni fikirler keşfetmek için yürüyordum. Artık artist giyim ve davranış tarzlarını sanatçı ve düşünürler teslim almışlardır tabi ki içlerini doldurarak.

Artık günümüzde artist yürüyüşü değil sanatçı yürüyüşü öne çıkmaktadır. Artist kendi ve imajı ile ünlü olan, sanatçı ise eserleri ile ünlü olan demektir. 

Artist ile sanatçı yan yana yürüdüklerinde ikisinde de aynı yürüyüş imajı bulunsa bile artist kendisini sanatçı ise eserlerini temsil etmektedirler.  Eğer artistin sanatçı yönü, sanatçının artist yönü var ise o halde ise birbirinden ayırt edilemez hale gelirler. Bir artist sanatçının imajını verirken, sanatçı artistin imajını da rol model alabilir. 

Günümüzün gençlerindeki en büyük zorluk kendilerine rol model olabilecek örnek kişilikleri seçmekte karar verememeleridir. Z kuşağının yaşadığı bir çok zorluklardan biri de bu olabilir. Küresel bir bakış açısında bir çok kişilik bulunmaktadır ve bunlardan hangilerini seçmesi gerekmektedir. 

İşte z kuşağı bu konuda kararsız, ilgisiz ve nihilist görünmektedir. Z kuşağı büyük bir değişimin ve küreselleşmenin tam ortasında bulunmaktadırlar. İmaj bolluğu, içeriklere ulaşma zorluğu, yaşamda hangisinin kendisine eşlik etmesinin doğru olacağı kararsızlığında, bunalmaktadırlar.

Engelsizler parkında mola verdikten sonra ikinci mola yerine yani Özdilek otelinin kafeteryasında geliş süremin iki saat olduğunu saptadım. 

Kent ormanında doğanın içinde iken incir altına girişte kent içine geçtiğimi sonradan huzurdan sıkıntıya geçiş tecrübesini yaşadığım şeklinde fark ettim. 

Sakinlikten, kalabalığa ve karmaşıklığa geçiş gibiydi.

İnsan olmanın erdemleri üzerine düşünüp yürürken zihnime takılanlar, karşılaşılan bireylerin ekonomik gelirlerin, kültürlerinin, dünya görüşlerinin farklılığı, mekanların kendine has özellikleri, geçmiş ile bugünün farklılıkları, yarına yansımaları gibi bir çok konular ile ilgili yeni fikirler oluştu.

Dönüş yürüyüşümde biraz yorgunluk hissedip engelsizler parkında yine mola verdim. 

Güzel yalıda Kahveci çay bahçesinde limonata içerek yürüyüşü tamamladım. (4 saatte 20.000 adım)

Kaderim olan hareket etme olgusundan hareketsizlik hakkımı veya ödülümü bir müddet dahi olsa almıştım. 

Ta ki kaderimin bir sonraki " Kalk ve hareket et " uyarısına kadar.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealinde...