Bu yazı dizimizde felsefe ve felsefecinin günümüz gelişim aşamalarındaki durumuna göz atacak ve onu değerlendireceğiz.
Felsefeci ve Eylem (Aktivistlik)
Felsefeci temel de teorisyendir. Eylem insanı değildir. Fakat günümüzde olay ve olgu çokluğu ve genişliği felsefeciyi eyleme çağıran bir gelişme içindedir. Felsefeciyi eyleme yönelten en önemli etken günlük yaşama dalmış halkın ve entellektüel çevrelerin yaşanan bir çok gerçek olay ve olguya karşı gerekli çağdaş tepkileri verme reflekslerinin zayıflaması ve olanları kaderleri gibi kabul etmeleri ve sadece iletişimde sızlanma ve şikayet şeklinde davranış içine girmeleridir. Felsefecinin en küçük eylemi, kamu ve sosyal alanlarda, sosyal medyada yaptığı eleştirilerdir. Çünkü düşünsel alandaki nesnel tavrını günlük yaşam için dönüştürüp belli konu, olay ve olgu için kritik haline yöneltmesi, düşünürü teoriye ara verip pratiğe yani eyleme yöneldiğini gösterir bu durum. En fiziksel ve aktif hali ise toplumun belli bir kesimi ile yasal, siyasal ve toplumsal hareket etme, tavır alma, tanıtım, etkinlik ve sunumlar zincirine katılması ve rol almasıdır, planlar süresince.
Bir felsefeci teorisyenlikten eyleme geçtiğinde felsefe çalışmaları durur. Çünkü düşünce ile eylem birlikte ilerlemez doğası gereği. Bir çok felsefeci aktif olarak eylemlere giriştiğinde teori geliştirme ve oluşturma yetisi zayıflamaktadır. Eylemde bulunduğu olay ve olgunun sınırlarına takılır. Felsefeci artık bir düşünce insanı değil, siyasetçi, sanatçı, lider, entellektüel eylemci, organizatör, planlayıcı, düzenleyici, inanç veya dini temsilcisi gibi bir çok görevde bulunan kişi haline gelir.
O nedenle felsefeci teoride kalmalı, teorisini uygulayanlar ise onun teorisini benimsemiş ve kabul etmiş olan eylemci düşünürler ile işbirliği içine girmelidir. Felsefe tarihi boyunca da öyle olmuştur. Marx'ın teori var eylem yok önermesi ancak teori oluşması ile eylemin arkasından gelmesinin olmaması yönünden doğru sayılabilir. Yoksa felsefe tarihinde tüm insan yaşamı ve doğasına uyan felsefe teorileri oluştukları zamanda olmasa bile sonradan insan, toplum yaşamında yerlerini almış ve eyleme geçirilmiş, uygulanmaktadırlar.
Felsefeci hem teoride hem de eylemde bulunmak istediğinde, eylem aşamalarında düşünme süreci duracak, düşünme sürecinde eylemleri duracak veya yavaşlayacaktır. Eylemleri ve düşünmeleri belli bir sıraya ve düzene göre oluşturmak isterse bu aşamada ise bazı zorlukları aşması gerekmektedir. Öncelikle teorilerinin genişliği ve doğruluğu ile yaşamın büyük ve geniş varlığında süpriz ve olağandışı kesişmelere hazırlıklı olmalıdır. Eylem sırasında yaşamın getirebileceği her olasılığı teorilerin eksik bir parçasını tamamlamaya doğru mu yoksa yaşamın ilerlemesi teorilerini eksiltip yanlışlamak üzerine mi doğru mu ilerlemektedir, bunun ayrımını takip etmelidir farkında olmalıdır. Bu ince çizgiyi takip için eylem ile düşünme arasında zamanı iyi yönetebilmelidir. Eylem zamanları, felsefeciyi elinde olmadan meşgul edip, zincirleme engellenemez eylemde kalma zorunluluğu içerebilmektedir. Nehrin güçlü bir şekilde akışına kapılıp ona direnilememesi gibi felsefecinin teorinin durgun ve sakin sularından, eylemin ve yaşamın hızla akan ve durdurulamaz temposuna kapılıp teorisinden farklı, ilgisiz, dışında ve etkisizliğinde yaşama zorunluluğuna ilerleyebilir. (FEK: Günümüz felsefenin ve felsefecilerin son durumu)
Günümüzde felsefe büyük bir dağın içindeki göl, şelale görünmez büyük bir kaynak gibidir. Bu kaynak, aktığı dağın yamacındaki pınardan bir çok bilgi, meslek ve sistemi beslemektedir. Dağın yamacındaki pınardan alınan bilgiler her yere dağıtılırken, kaynağın varlığı, dağın merkezindeki konumu, şekli, önemi ve büyüklüğü gizli kalmakta, bu bilgilerin ulaştığı kişilerce görülmemekte ve varlığı hissedilmemektedir. Felsefe bir bütün olarak hayale gelememektedir. Pınardan akan ufak damla ve litre halleri ile kendisine ulaşan ve onu ulaştıran zihinlere yeterli görülmektedir. Olması gereken ise bu büyük kaynağın görünür olması ve kabul edilmesi olmalıdır. Bu başarılır ise felsefe merkezi, kaynağı, varlığı zihinlerde gerçek yerine yerleşecek ve felsefenin yok sayılmasının verdiği, yani kaynağı açıklanmayan tüm iyi, doğru, güzel ve gerçek bilgilerin zihinlerdeki dağınıklığı giderilecektir. Son durumda felsefe dağın merkezinde gizli kalmışlığını kabullenirken dağın bir çok yamacındaki pınarlarından zihinleri besleyecek damla, litre memba suları ile beslenilmesi yararına kendisinin varlığının bilinmemesini dolayısı ile parçalanmış gibi görünmesini kabul etmiş gibi görünmektedir.
Biz düşünürler ise bu duruma bakışımız, insanın tarihsel doğal gelişimin bir parçası avuntusundayızdır. Bu olay ve olguda ne bir suçlu aramalı ne de süreçten şikayet etmelidir. İnsan kültürü gelişimindeki akış belki de bu durumu zorunlu kılmaktadır. Çünkü yaşam düşünceye sığmayacak kadar büyük ve geniştir. Felsefe ise yaşamı zaten kapsayamayacağı bilincindedir. Kendini parçalara ayırarak yaşamın bir çok yönünde değişime uğramış olarak kendisini göstermeyi kabul etme zorunluluğuna girmiştir.
Yaşam, felsefeyi kıyma gibi parçalara ayırmayı ve un gibi dört bir tarafa toz zerreciği gibi fırlatmayı, o yerde, o dağın yamacındaki bir çok pınardan fışkırmasını sağlamaktadır.
Varlık yani yaşam felsefeye direnmez. Fakat büyüklüğü ve genişliğini felsefe kavrayamadığı ve kapsayamadığı için felsefe kendini parçalara ve zerreciklere ayırır. Bilimin bu günkü başarısının altında yatan sistem aynıdır. Yaşam karşısında sayısız parçalara ayrılma ve zerrecikler ile etrafa dağılma sürecine girmiştir bilim.
Fakat önümüzde duran ise dağılma ve parçalanmadan sonra bütünleşme, birleşme olmak zorunda olduğudur insan zihninde ve kültüründe. Balık ağını geniş ve yayılmış alana atan bir balıkçı gibi sonuç için o ağ toplanmalı ve birleştirilmelidir. Bunu interaktif bilimsel çalışmalara yönelmede görmekteyiz. Bunu bilim başlatmış ve devam edeceği de görülmektedir. Peki felsefe bunu nasıl yapacaktır. Önümüzde önemli bir soru olarak biz düşünürlere ve felsefecilere ait durmaktadır. Felsefede ki bu zamandaki ve mekandaki insan zihnine yayılan bilgi parçacıkları nasıl birleşerek bir bütünleşme ve görünür olma haline gelebilecektir. Bilimin yolu teknolojiden sonra yapay zekada ve ardılları olan madde ve enerji akıllı araç ve gereçleriyle tamamlanacağı görülmektedir şu an. İşte tezimize göre o an ve o yerde bilim kaynağı olan felsefeye dönüş yapma zorunluluğuna dönecek ve felsefenin bir bütün olarak, gizli kaynağının keşfine, görülür olmasına, parçalarının toplanmasına eşlik edecektir. Tabi ki bu varsayımımız felsefenin bir bütün olarak görünür olmasına, varlıkta yani günlük yaşamda hakkettiği önemli yerini almasına doğru ilerleyişteki olasılıklardan bir örnek olarak verebiliriz. Varlığın nasıl gelişeceğine ve dönüşeceğine dair olası tahminlerimiz hep eksiktir. A tahmini yapılır B tahmini etken olur. Bunu bilemeyiz. Bunu zaman gösterebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder