16 Eylül 2024 Pazartesi

Üç evrensel ilke " Termodinamik, doğa ve insan ilkeleri "

 Evrensel İlkeler evrenimizde sürekli olan ve kaynağı, nedeni olan hareket, değişim, etkileşimlerdir. Bu ilkeleri bildiğimiz, bilebileceğimiz ve bilemeyeceğimiz şeklinde geniş olarak ele alabiliriz. Biz bildiğimiz ve bilebileceklerimizle konuyu ele alabiliriz. 

Evrende üç ilke vardır. 

1. Termodinamik İlkeleri

2. Doğa ilkeleri

3 İnsan İlkeleri

Termodinamik ilkeleri bilinen ilkeler olup bu ilkelere daha fazla ilke ekleyebiliriz. 

..........

Doğa ilkeleri

1. Canlı varlığını (canı) korumaktadır.

2. Canlı varlığını (canı) sürdürmektedir.

3. Canlılar birbirleri ile bağlantı halindedirler. 

4. Canlı evrimseldir.  Canlılar arasındaki can alıp vermeleri termodinamik ilkeleri ile başlar, her canlının kendi çabasıyla bedeni ve genetiğinde geliştirdiği yetileri ile evrimini oluşturur, kendisine bağlı diğer canlıların da yetilerini geliştirmeleri ile tüm canlılar birbirleri ilişkileri ve termodinamik ilkelerin etkileri ile evrimsel yaşarlar. 

................


İnsan İlkeleri

........... Devam edecek.


İnsan " Evrim hızlandırıcıdır "

 Son araştırmalarım insanın evrim hızlandırıcısı olduğu üzerinedir. İnsan olarak hepimiz canlı evrimini hızlandırmaktayız.

Bir ateş böceği ışığını yayma becerisini oluşturmak için genetiği ile kaç yüz veya bin yıl çabaladı. Bir akrep zehir taşımak için ne kadar süre uğraştı. Bir kartal veya aslan saldırma özelliklerini kaç zaman içinde edindi. Bütün bu canlılar genetiklerinde evrimsel olarak çalışarak uzun sürede bedenlerinde belirli özellikleri kazanabildiler.

İnsan olarak ışığı ateş böceği taktiğini öğrenmeden bulduk ve kullanıyoruz. Akrebin zehirini veya başka hayvanların zehirlerini laboratuvar ortamında kimyasal olarak açıklıyor ve yeni zehir oluşturabiliyoruz. Yırtıcı hayvanların bedensel özelliklerin bıçak, balta, testere gibi bir çok aletle ortaya çıkardık. 

İnsan zekası doğada uyum olması yanında evrim hızlandırıcısı görevi de görmektedir. 

İnsan, doğada hareketli bedenlenmiş bir canlı türü tanımımıza evrim hızlandırıcıdır özelliğini ekleyerek geliştiriyoruz.

..............

27 Ağustos 2024 Salı

Doğa'da İnsan Zamanı

 Doğa tanımımı, tüm canlılar ile içinde ve etkileşimde bulundukları kozmolojinin evren içindeki bölümüne, kısmına ait yaptığımı hatırlatmak isterim. 

Doğa bir öge olarak evren içindeki önemli bir özdür. Doğa canlılığın temsilidir. Kozmoloji ise cansızlığın temsilidir. Bu tanımımla bu ikisini ayırarak bilgi konusunda bir çok karmaşık ve anlaşılmaz konuları çözümüne doğru ilerlemekteyiz. 

Doğa içindeki canlı özü ile kozmolojinin varlığında oluşmuş ve kendi olgusunu ortaya çıkarmıştır. Doğa kozmolojinin bir üst aşaması, dönüşen devamı diyebiliriz. 

Kozmolojinin zamanında doğa zamanı oluşmuştur. Bu ikisi iç içe ve birlikte ilerlemektedir evren zamanında.  

İnsan ise doğa zamanının belli bir noktasında ortaya çıkmış ve onun zamanı doğa genel zamanının içinde devam etmek de sürmektedir. 

Hücre ile başlayan doğa zamanı mikrobiyolojik canlılar ile genişlemiş ve büyümüştür. Bitki ve böcekler ise kendi zamanlarını bu zaman içinde oluşturmuşlardır. Böcek ve bitki zamanının etkileri ile bir çok canlı türü ortaya çıkmış ve sonunda insan türü bu aşamanın son hali olarak tamamlanma sürecinde devam etmektedir. 

Doğa içindeki tür zamanlarının en son halindeki insan zamanı aktif durumdadır ve sürmektedir. 

İnsan zamanı doğa zamanı içindeki yerini kalıcı yapabilecek midir ? 

Mikrobiyolojik yaşam formu temelinde bitki ve böcek türleri bu yaşam formuyla birlikte kozmolojinin içinde ve onunla etkileşimli olarak varlıklarını korumaktadırlar. Bu canlı türleri kozmolojiden yararlanmanın bir çok yolunu bulmuş ve termodinamik yasaların etkilerini kendi ihtiyaçlar yönünde kullanır duruma kendilerini dönüştürmekte ve çevrelerini dönüştürmektedirler. 

İnsan ise önce kendi bedenini, sonra çevresindeki canlı ve kozmoloji unsurlarını varlığını korumak ve geliştirmek üzerine kullanmıştır. Zekasının tür birliği, bağlantısı, yardımlaşması ve dayanışması ile gelişmesi artık onun bedenindeki değişim olasılıklarının azalmasına kozmoloji ve başka tür canlıları kullanmasını arttırmasını sağlamıştır. Kendi bedensel değişimini nerede ise sabitlemiş, diğer canlı ve kozmoloji unsurlarını her konuda kullanır ve artırır olmuştur. En son hali ile kendi kopyasının metal, slikon, plastik, kimyasal, elektrik ve bir çok kozmoloji materyali ile yapmaya çalışmaktadır. Yapay zeka ve robot teknoloji ile kendi bedenini sabit tutup kozmoloji unsurlarını düzenleyerek kendi benzeri formunu oluşturmaya çalışması türün gelişmiş olan karmaşık ve zor işlerini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

  

............ 

13 Ağustos 2024 Salı

Türk Mucizesi : İcatlar

 AB, ABD, Rusya, Japonya ve Çin mucizelerin ve gelişmelerin altında icatlar yatmaktadır. 

Çağdaş ve modern zamanlara gelişimiz hep icatlar ile olmuştur. 

İnsan icat eden bir canlıdır. 

Ülkemizin yüzüncü yıllarında artık icatlar yapmamız zamanı gelmiştir. Ülkemizin bu konuda küresel olarak atağa kalkacağına inanıyorum. 

Genç ve eğitimli nüfusumuz gün geçtikçe dış ülkelere daha iyi bir yaşam için gitmektedir. Ülkemizde her konuda yapacağımız icatlar furyası ve hızlı çalışmaları ile küresel olarak ortaya koyma vakti gelmiştir. 

Tayvan gibi küçük bir ada icatları ile refah ve iyi yaşam düzenine ulaşmıştır. 

Kaldı ki ülkemiz kadim uygarlıkların ilk oluştukları ve geliştikleri topraklardır. Bizler de kadim ülkenin kadim insanları olarak yüzyıllardır bu topraklarda yaşadık ve yaşayacağız. 

Uzay çağına girerken bilgi çağında gelişirken ülkemiz artık icatlar olarak genç nüfusumuzun enerji ve yetilerini icat olarak ortaya çıkarma vakti gelmiştir. 

İcatlar konusunu eğitimimize ve kültürel yaşantımıza katmalı ve geliştirmeliyiz. 

Her konuda ve her alanda icatlarımızı yapmalı ve geliştirmeliyiz. 

İcat nasıl yapılır.

Modern hayatın ve çağdaş yaşamın küresel olarak ortaya koyduğu tüm icatları değerlendirmeli ve onların üstüne bizde yeni icatlar oluşturmalıyız. Etrafımızdaki her eşya, araç ve gerecin daha iyisini ve gelişmişini icat edebiliriz. Her türlü ilişkiler, yönetim ve kamu düzenine ait nelerin eksik olduğunu araştırıp yeni uygulamaları icat edebilir ve uygulayabiliriz. 

Çevremizdeki her türlü araç, gereç ve eşyaya bakıp neyin eksik olduğunu bulmaya ve nelerin eklenirse kendimizden başlayan ailenin, toplumun ve insanlığın daha iyi bir yaşaması için en ufak katkı olacağını araştırmaya başlamalıyız. 

Bulunan icatların daha önce bulunup bulunmadığı patent enstitüsünden öğrenilip, henüz daha icat edilmemiş olarak bulduklarımızı kendi adımıza kaydettirerek icadın buluş ve kayıt süreci tamamlanmalıdır. 

İcat bitmez ve asıl uzay çağında yeni ve hızla başlamaktadır. Küresel olarak insan yaşantısında ve uzaya açılma rekabeti ve çalışmalarında icatlar, daha yeni başlamaktadır. Bundan önceki icatlar insanlığın yaşamında olumlu etkiler yapması ve doğadaki yerini güçlendirmesi bakımından belli bir seviyeye gelmiştir. Bundan sonrada icat bitmeyecek çok hızlı bir biçimde artacak ve gelişecektir. 

Ülkemizin bu hızla artan ve gelişen icat çalışmalarına katılarak küresel olarak yerini refah ve iyi yaşam seviyesini yükselterek alması gerekmektedir. 

Dünyanın merkezi  olan ve kadim uygarlıkların oluştuğu bu topraklardan biri olan ülkemizde yaşayan bizler de bu kadim bilgilerden ve tecrübelerden izler taşımaktayız. Biraz gayret ve çalışmalar ile bu özel yetilerimizi ortaya çıkarabiliriz. 

Ben de Youtube'deki kanalımda bu konu hakkında gerekli fikirlerimi burada yazdığım gibi sunmaktayım. Bundan sonraki yayınlarımda da bu konu hakkında sık sık hatırlatmalar da bulunacak ve bu konunun ülkemizde gelişmesi için katkı yapmaya çalışacağım. 

Türk icatları ve Türk mucizeleri slogan ve sunumları ile ülkemizde bu alandaki çalışmaları teşvik etmeli ve her gencin, yetişkinin icatlar konusunda bilinçlenmesini sağlamalı ve bu yetilerini kullanmaya yardım etmeliyiz.

 

9 Ağustos 2024 Cuma

Felsefe Esintileri, Serbest Çağrışımları, Beyin Fırtınası

 Konular :

Küresel Kamu Düzeni Oluşturulması

Küresel Göçmenler ve ülke ev sahibi halklar arasındaki sağlıklı ve sürekli bir hiyerarşi oluşturma

İkili dünya sistemlerinin yeni çağa ve küresel yaşama uyumlama süreçleri

Ülkeler arası ilişkilerde kurucu düzenler, seçilen ülke yönetimleri, ekonomi yönetimleri ve halk arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürebilir olma olanaklarının araştırılması.

Ülkeler arası kamu düzenin oluşturulma çalışmaları 

İnsanlık tarihinin en eski ve en zor konusudur. 

Vahşi doğada aile olgusu ile başlayan insanlık maceramız, çoğalan ve yeryüzüne dağılan aile toplulukları ile kabilelere, köylere, kentlere ve ülkelere evrilmiştir. Yavaş ilerleyen bu süreçler, ülkeler aşamasında hızlanmaya ve dönüşmeye başlamıştır. 

Artık insanlık maceramız doğanın tehlikeli canlıları ve kozmolojinin canlıya zararlı termodinamik hareketlerini aşmış en büyük rakip ve düşman kendimiz olmasına ilerlemiştir. Çünkü vahşi canlıların tehlikesi ülke olgusunda yok olmaya, afetlerin ise seyrekliğine karşı önlemler alınmaya başlanmıştı. 

İnsanlık için en hızlı ve ani tehlike oluşturabilecek unsur düşman ülke ve bireyleri idi. 

Yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce yıl insanlık maceramızın ana konusu kendi kendimizle ilgili idi hala öyle devam etmektedir. 

Biz insanlık olarak neyiz ve doğada kimiz. Neden birbirimizle sürekli ülkesel olarak savaşıyorduk.

Ülkelerin savaşları halkların savaşı değildir. Ülke yöneticilerin savaşlarıdır.

İnsanlık tarihi boyunca ülke yöneticileri tek ve onun ekibi ve ordusu şeklinde ilerliyordu. Bireysel kararlar ile savaşlar sürekli gündemde tutuluyordu. 

Barışların uzun olduğu dönemler kaynaklar ve olanakların devamıyla gerçekleşiyordu. Su ve besin kaynakların bitmesi o ülkenin artık ya savaşacak ya da ölümle karşılaşacak tercihleri ile karşı karşıya kalıyordu. Hayatta kalma savaşı diğer ülkeler ile savaşmaya itiyordu ülke liderlerini ve halklarını. 

Teknoloji de bilgide ileri toplumlar önce çevre ülkelere hakim oluyor ve yönetiyorlardı. Sonra ki dönemde ilklerin hayattan kopması ile yeniler aynı düzeni ve dengeyi koruyamıyorlar ve savaşların yönü tersine veya bir çok değişik şekle bürünüyordu. 

Çağdaş ve modern zamanlarda batı bilim ve teknolojide edindiği bilgi ve araçları ile yeryüzünde hakimiyet teorisini yeniden canlandırmış ve uygulamıştır. Uzun kabuslu bir rüyadan uyanmış ve küresel bir uyanış için harekete geçmiştir. Batı ve ABD nin küresel hareket planı tam anlamı ile Romanın yeniden dirilişi şeklindeydi. 

Hatırlayalım Roma İmparatorluğu en ileri ve güçlü halindeyken batı dediğimiz ülkeler dağınık ve düzensiz yaşayan kabileler idi. Fransa, Almaya ve İngiltere bu ülkeler vahşi yaşamla iç içe ve hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Roma imparatorluğu bu kabilelere giderek onları medeniyete davet etmişti. Bunu bir sevecen ve olgun bir insan olarak yapmamıştı. Kaynaklarını almak ve vergiye bağlamak için yaptı.

Roma İmparatorluğu ise kaynağını Yunan uygarlığından, helenizmden almıştı. Yunan uygarlığı da Mısır uygurlığından, Mısır Uygarlığı tarımın son ve en büyük temsilcisi olmuştu yeryüzünde. Doğudaki uygarlıklar da Mısır dan etkilendikleri söylenebilir. Mısır nereden etkilenmişti. O da komşuların arasından onları yenerek ortaya çıkmıştı. 

Orta doğunun kadim topraklarında küresel merkez olarak Akdeniz ve çevresinde günümüze gelen tüm uygarlıkların temeli yer almaktadır.

Batı tüm bilgilerini Roma ve Yunan uygarlıklarından devir almış ve küresel olarak kullanmıştır. 

devam edecek....


2 Ağustos 2024 Cuma

Dengeli Yaşamayı nasıl başarabiliriz ?

 Denge olgusunu, olay ve olguların en uç noktalarını ve en alt noktalarını bilerek orta değerlere yakın yerde hedefimizi belirleyerek oluşturabiliriz. 

Dürtülerimizin refleksel etkileriyle başlayan yaşama içgüdüsünün oluşumu itkilerin giderilmesi yolu olan güdüsel hareketlerimizde denge kurma özelliğimiz başlamaktadır. 

Dürtü ve itkilerimizin etkileri güdülerimize yansıyınca ihtiyaçlarımızı karşılama seçenek ve tercihlerimizde denge arayışına girmemiz gerekmektedir.

Dürtü veya İtkilerimiz bizlere emirlerini yerine getirme kural ve şekilleri sunmazlar onlar sadece emir verirler. Açlık var giderilecek emri, cinsellik aktif yumurtalar fırlatılacak (eril), karşılanacak, alınacak (dişil) emirleri, susuzluk var sıvı alınacak gibi emirler verir dürtü ve itkilerimiz onları nasıl ve ne şekilde, hangi kurala göre karşılanacağı bilgisini vermezler. 

Dürtü ve itkilerin düz emirlerinin şekillendiği, kurallara göre belirlendiği yer insan güdülerinde oluşmaktadır. 

Açlık dürtü veya itkisinin güdüde şekillenmesi örneğin yemek yapılarak, yemek servisi hizmeti veren lokanta veya fırın gibi işletmelerden karşılanması şeklinde olmaktadır. 

Cinsellik dürtü veya itkisi ise evlilik gibi toplum tarafından belirlenmiş birliktelikler ile olabileceği örneği verilebilir. Cinsellik dürtüsü, itkisi evlilikteki ilişki şekli giderilme tercihi güdünün etkinliğidir. Dürtü ve itki erile yumurtalarını nereye ve nasıl göndereceğinin bilgisini vermez. Güdülerimiz onu belirlemektedir. 

Güdülerimiz ve itkilerimiz temel ihtiyaçlarımızın oluştuğu aşamalardır bedenimizde hücrelerin toplu halde etkileriyle oluşmaktadır. Bu toplu etkiler dokulara ulaşır. dokulardan organlara ve bedene yansır güdüsel bir aşama oluşur ve beden eyleme geçer. 

Duygularımız ise güdülerin çalışma şekli ve şartlarında ortaya çıkmaktadır ve organlarda kendini gösterir. Duygularımızın çok çeşitli ve karmaşık olması tür olarak insanların birlikte yaşamaları ile gelişmiş ve karmaşıklaşmıştır. 

Temel duygularımız güdülerimizin etki ve sonuçlarında doğmuş olup ve türün çok şekilli ve olasılıklı yaşantısında büyümüş ve gelişmiştir. 

Kamusal yaşantı felsefemize göre genel sezgisel yaşantı dürtü, güdü ve duyguların bir düzene, dengeye ve tamamlanmaya ulaştığı aşamadır. 

Bireylerin bilinç altına ait üç önemli olgunun dürtü (itki), güdü ve duygu tamamlanması ile kamusal yaşantının gereklerine ulaşılır. 

Bilincimiz ise kamusal alanın, zaman ve mekanın bilinmesi, uyulması sonucunda bireyin zihninde oluşabilecek bir aşamadır. Bilinci oluşmuş birey artık bilinçaltına gidip aşamalardan geri gelebilir. Onları algılar ve farkında olur. Bilinçaltının çalışma düzenini bilinci ile sorgulayabilir ve değerlendirebilir. 

Bilinçli birey artık dürtü, güdü ve duygu üçlüsünün kendisini mutsuz ve sağlıksız riskini en aza indirerek ruhsal ve bedensel sağlık açısından sürdürebilir hale gelir. 

Temel ihtiyaçlarını dengeli olarak karşılamaya ve çevresi ile olan ilişkilerini düzenlemeye başlar. 

Bireyin denge için dikkat etmesi gereken uçların ve altların bilgisi kamu yaşantısının referansında oluşur. 

Alım, atım, dinlenme, cinsellik, güvenlik ve iyi yaşama temel ihtiyaçlarını kamu yaşantısının gereklerine göre düzenler ve denge kurar. 

Birey tüm temel ihtiyaçlarını karşılama güdülerini kamu yaşantısının kabul ve tasdik edebileceği öngörüsünde yönetir. 

Kamu yaşantısının katmanlı kadim bilgileri vardır. En altta aile kavramı, onun üstünde din olgusu, sonra yöre, memleket, kavim, milliyet, ülke gibi olgular gelir. En son hali ise yani günümüzdeki son hali yasal, çağdaş, medeni, görgü, usul, ve adap, gelenekler şeklinde oluşmaktadır.

Kamu yaşantısı hem ailenin hem de toplumun bir örneğini içinde taşımaktadır. 

Devam edecek....   

 

27 Temmuz 2024 Cumartesi

İnsanlık Yürüyüşü ve Koşusu, " Küreselleşme "

 Geçen yüzyılda ABD ve Rusya insanlık koşusunda AB nin hataları nedeniyle öne geçtiler ve fark attılar diğer ülkelere. 

ABD cazibe merkezi olarak tüm dünyadan her alanda en iyileri topladı bünyesinde ve öyle devam etti. Rusya ise bunu başaramadı. Cazibe merkezi olamadı. 

ABD bilim ve teknoloji alanında öne geçmişti. Dünya ticaret başta olmak üzere tüm alanlarda küresel bir merkez oldu. Para biriminin tüm dünyaya yayılması ile bu önde koşusunu hızlandırmıştı. Japonya'nın kendisine yaptığı saldırı hatasını kat be kat fazlasıyla cezalandırmış ve tüm dünyaya korku saçmıştı. 

Bu durumu uluslararası ilişkilerde ve tüm denizle bağlantısı olan kendisiyle anlaşmış ülkelere üstler kurarak kullandı koşusuna her yerde gücünün temsilcilerini bulundurarak devam etti. 

Vietnam, Kore, Irak, Afganistan ve Suriye gibi kısmi ve sınırlı harekatları ile gücünü kullanarak hem siyasi hem de ekonomik gücünü göstermeye, küresel etkisini sürdürmeye devam etti.

Küresel Pandemi bir mikrobiyoloji savaştı ve tüm ülkeleri etkiledi. 

Çin küresel sermayenin ülkesine gelmesini teşvik etti ve işbirliği yaptı. Küresel sermayeler işgücü konusunda maliyetlerini düşürdüler ve küresel olarak ucuz ticari ürünlerini kolayca sattılar. Ticaret merkezi ABD den Çin e doğru göçe başlamıştı. Çin de kalabalık ve işsiz insanlar çocukları için karın tokluğuna ve zorluklara rağmen çalıştılar ve fedakarlık yaptılar. Çin in bu hareketi ticari kuruluş ve refah artışı yarışı oldu. Bunu büyük oranda kazandılar. Teknoloji ve tarımdaki çalışmaları onları çağın seviyesine çıkardı. Küresel refahtan pay almada gelişmekte olan ülkelerin temsili halinde ilerlediler. 

Güney Amerika, Afrika ve Asya ülkeleri gelişmekte oldukları ticaret ve tarım koşularını hızlandırdılar. 

AB ve ABD nin teknoloji temsilciliği gerilemeye küresel temsile doğru ilerliyordu. Teknoloji artık küresel olarak her ülkede üretilmeye başlamıştı. 

Yaşadığımız süreç ülkeler üstü bir küresel insanlık koşusunun varlığını göstermektedir. 

Artık çağımızda insanlık küresel olarak koşmaktadır. Tarihsel tüm değerler ve birikimler küresel olarak tüm yeryüzüne dağılma ve oralardan temsiline yönelmiştir. 

İnsan ihtiyaçlarına hizmet eden teknoloji ticaretin emrinde ve yönetiminde müşteri olarak tüm ülkelere ulaşmış bu durumda her ülkenin kendince bu sürece katılmasına teşvik etmiştir. 

Ticaretin her yönü ve şekli, teknolojinin her bilgisi ve ortaya çıkışı küresel olarak insanlık koşusunun yeni şeklini göstermektedir. AB nin küresel merkez temsili ABD ve Rusya ya oradan da Çin e geçmiş Çin ise küresel merkez etkinliğini barışçıl ve ticari yollarla küresel yayma çalışmalarına girmiştir. Hakimiyet ve üstünlük ABD ve Rusya kuruluş ilkelerinde kalırken, Çin geliştiği ticari ortaklık anlaşmalarının artmasında gücünü gizlemeyi tercih etmektedir. Bunun nedeni ABD ve Rusya nın  gücünü açık ve ısrarcı ortaya koyma ve o halde anlaşma yapma ısrarındaki politikalarına karşı antitez olarak ticaretin ön planda ve karşılıklı amaçların birliğinden başlayan anlaşma yapmayı ön planda tutmaktadır. 

ABD ve Rusya nın geçen yüzyıldan başlayan ve hala ısrarla devam ettirdikleri gücünün fazla olduğu ve anlaşmaların kendi amaçları önceliğinde yapılması zorunluluğu onları zor duruma düşürmeye devam edecektir. Bunun en önemli örneği Rusya nın Ukrayna harekatı sonuçlarındadır. Güç ortaya koyma eylemine karşı AB ve ABD de güçlerini ortaya koyarak bir her taraf için bir yandan erime ve eksilme oluşurken, bir yanda da güç kaybının miktarı ile yüzleşmekteler.

İnsanlık koşusu küresel olarak her ülkede olmaktadır. Geçen yüzyıldaki güç ve ticaret merkez kaybolmuş tüm yeryüzüne dağılmıştır. Bunun yanında küresel olarak  her konuda kişilerin ve grupların hızlı ve her yöne hareketleri ile toplu göç hareketleri geçen yüzyıldaki durgun, statik, herkesin yerinde kaldığı ve kontrol ve hakim olunan dünya ülkeleri olgusunun bitişini görmekteyiz. Sınırlar zorlanmakta ve ülkelerin kuruluş amaçlarının anlamları erimekte ve bu hızlı hareket ve karışıklıkta etkisizleşmeye başlamaktadır.

Küresel güç ve merkez kavramları parçalanmakta ve küresel olarak tüm yeryüzüne dağılmaktadır. 

Geçen yüzyılın homojen küresel yaşam, heterojenleşmektedir.

Güç ve ticaret konusunda merkez değil merkezler, merkezlerdeki güç ve ticaret değil, güçler ve ticaretlere dönüşmektedir. 

Küreselleşme " İnsanlık yürüyüşü ve koşusudur. "

 

25 Temmuz 2024 Perşembe

Bilinç Nedir ?

 Bilinç, insanın veya insanların yaşamlarında kendileri ile her türlü bağlantı zorunluluğu olan olay, olgu, nesne ve bilginin farkındalığında olması ve varlığını koruma, sürdürme için bu bağlantıları türün belirlemiş olduğu ilke ve kurallara göre bilmesi ve kullanmasıdır. 

Bireyler ve gruplar olarak bilincimizi sürekli aktif tutamayız. Rutin ve düzenli yaşayış haline dönüş yapmamız gerekmektedir. Bu düzenli ve sürekli yaşantılarımızda gerekli olduğunda bilincimizi aktif ederiz. Günlük düzenli ve tekrar içeren yaşantılarımız sezgisel yaşantı haline gelir. 

Sezgisel yaşantılarımız sırasında bilincin aktif olması gerektiği zamanlar onu aktif eder kullanır tekrar sezgisel yaşantıya döneriz.

Bilinci kullanmak her yaşantıyı tekrar gözden geçirmek ve hatırlamak yolu değerlendirmeye gerektirdiği için sezgisel yaşantılarımızdaki oluşan aksilik, kaza, önemli değişim ve farklılıklar oluştuğunda bilincimizi kullanma gereği duyarız. 

Zihnimiz bütünsel bir deyimdir. Bilinç zihnin içinde yer alan, düşünme ve hafızayı kullanan, karar verme, tutum, tavır oluşturma ve eylemde bulunmamızı sağlayan bir etkinlik ve çalışmadır. 

Günlük yaşayışta sürekli tekrarlanan ve devamında sorun oluşturmayan eylem ve düşüncelerimiz sezgisel yaşamımızı oluşturmaktadır. Bu sezgisel yaşantıya başlamamız ve onu kabullenmemiz, bilinçli de olabilir öğrenilmiş de olabilir. 

Öğrenilmiş ve devam ettirilen her sezgisel yaşayış ve alışkanlık, bilinçli düşünce ve değerlendirme gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu yapıldığında sezgisel yaşantı ve alışkanlıklar da değişiklik ve yenilenme olasılığı oluşur ve sezgisel yeni yaşantı haline dönüşür.

Kişinin ve grupların " Ben veya biz ne yapıyoruz " sorusu bilincin sezgisel yaşantı içinde olan ve sezgisel düşünen, zihin halindeki kendine, sorulmuş bir sorudur.

Bilinci daha iyi anlamamız için bilincin olmadığı bir zihinsel durum gereklidir. O da sezgisel düşünce ve eylemlerdir. 

Sezgisel düşünce ve eylemler bir bireyin çocuklukta öğrendiği veya öğretildiği yaşamsal olgulardır.

Bireyler bu sezgisel edindikleri öğrenmeleri bilinçli olarak gözden geçirdiklerinde bu sezgisel yaşantılar üzerinde değişiklikler yapabilirler. Yapılan bu yeni değişimlerin tekrarı da yeni sezgisel yaşama dönüşür. 

Sezgisel düşünce ve yaşama şeklinde başlayan hayatımız, bilincimizin devreye girmesi ile gözden geçirilir. Bu gözden geçirilmiş yaşantılarımızda değişmesi gerekli veya gerekli olmayan durumlar ortaya çıkar. Yeni yaşantı şekillerinin de eklenmesi, oluşturulmasıyla da güncellenebilir. 

Bilinç bir yerde zihin güncellemesi ve yaşama güncellemesi yapma özelliğidir. 

Bilincin en önemli özellikleri

1. Düşünülen, bilinen ve yaşanılanların unutulmaması veya hatırlanmasıdır.

2. Sezgisel düşünme ve yaşantıların sürekliliğinde bilinç gerektiğinde kullanılmaktadır.

3. Bilinç bireyin kendisiyle dolaylı ve dolaysız bağlantılı ve zorunlu olan olay, olgu, canlı, nesne ve bilgiler ile ilgilidir. 

4. Bilincin aktif olması ve uzun kullanım olanağı sezgisel, duygusal, güdüsel ve dürtüsel yaşantıların bilgisine ve farkındalığında oluşur. Bilinç bu yaşayış şekillerin üstünde oluşur. Bu yaşayış şekillerinde kalmak ve onların dışına zihinsel olarak çıkamamak bilincin çalışmasını, bilinçli olmayı engeller.

5. Bilinçli düşündüğünü, eylem yaptığını, karar verdiğini savunan bir birey türümüzün gerekli ilke ve kurallarına göre uyumlu ise gerçek bilincini yansıtıyor demektir. Eğer bu bilinç: dürtü, güdü, duygu ve sezgisel yaşantısını bilinçli yaptığını ve bu yaptığı türümüzün ilke ve kurallarına uymuyorsa gerçek bilinçlilik hali değildir, bilinç altı yaşantıların gereklerini yaptığını bilinçli olarak itiraf ediyor demektir. Yani farkında olarak bilinç altı yaşantılarını ortaya koyuyor ve sonuçlarını sunuyor demektir. Yani bilincimizin iki yönü bulunmaktadır. Türümüzün ilke ve kurallarına göre kullanılan bilinç hali, bir de bilinç altının unsurlarını yaşayan ve onların farkında olan fakat türün ihtiyaç ve gereğine güncellemeyen bilinç vardır. Bu bilinç türü yanlış bilinç türüdür. Bilinçli suç işlenmesi bu kategoriye örnek verilebilir. 

Örneğin bir birey, aç kalıp, hırsızlık yaptığında, dürtü ve güdü yaşantısının etkisinde ve farkındadır. Bunu savunmaktadır. Onu yargılayan kurum görevlisi bu bireye aç olduğunda sana yardım edecek diğer insanlara ve kurumlara bu durumunu sunma bilincini neden kullanmadın şeklinde yargıda bulunur. örnekteki açlık dürtüsünü çalma eylem güdüsüyle gidermiş bir bilinç eksik ve yanlıştır. Türümüzün yardımlaşma ve dayanışma ilke ve kurallarını dikkate almamış ve onu yok saymakla bilincin en doğru ve gerekli biçimini kullanmamış olmaktadır. 

Bilincin aşamaları olduğu da ortadadır. 

Dürtü, güdü, duygu ve sezgisel yaşantıları fark eden ve onlar üzerinde türümüzün gerekli ilke ve kurallarına göre yaşayan bilinç şekli en doğru ve gerekli olan bilinç halidir. Bilinç altı yaşantıları için tür ilke ve kurallarını önemsemeyen onları yok sayan bilinç türü ise türümüz için eski ve geri bir durumdur. 

(İlk yapacağım Youtube canlı yayında bu konuyu yani bilinç konusunu işleyeceğim detayı ile.)

Devam edecek...

23 Temmuz 2024 Salı

Uzun ve Sağlıklı Yaşamının Sırları

 Felsefemiz olarak sağlıklı yaşamaya önem veriyoruz. 

Uzun ve sağlıklı yaşamın bir sırrını siz okuyucularım ve takipçilerimle paylaşmak istiyorum. 

İnsan bedeninin ana ve temel yapısı kemiklerdir. 

Kemik ve iskelet yapımız bedenimizin temelini teşkil etmektedir. 

Bütün organ, doku ve hücrelerimiz kemiklerimize bağlıdır ve ondan beslenmektedir.

Kemik ve iskelet sağlığımızı korumamızın iki yönü bulunmakta.

Öncelikle onun gereksinimi olduğu gıdaları ve sıvıları almak.

Diğeri ise bedenimizin hareketini, duruşunu, ağırlığını, dengesini en uygun şekilde düzenlemek ve öyle sürdürmektir.

Bütün organlarımız kas ve yağ dokusu ile iskeletimize bağlı durumdadır. Bu bağlantı kas ile sağlam, yağ dokusu ile idare eder şekilde bağlanmaktadır. 

Bizler sağlıklı ve uzun yaşamak istiyorsak tüm organlarımızın iskelet ve kemik yapımıza kas ile bağlı olmasına dikkat etmeliyiz. Sağlam ve güçlü bağlantı sağlıklı halimizi sürdürmemiz bakımından önemlidir. 

Spor ve hareket etmemizdeki sağlık göstergesi tüm organlarımızın iskelet ve kemik yapımıza sağlam bir şekilde bağlantısını korumak ve sürdürmek üzerinedir. 

Kilo almış bedenlerde organlar iskelet ve kemik yapısına kas yapısı zayıf, yağ dokusu ile güçlü bağlantı haline geçerler. Kilo almış bedenler kilo alma alışkanlıklarını sürekli devam ettirmekteki bedensel amaçları organların bağlantısını sağlayan yağ dokusunun oranının artırarak organların kemikten beslenmesini kaslara göre az olmasını gidermeyi telafi etme çabasındadırlar. 

Kilo almanın ve kilolu olmanın bir çok nedenleri bulunmaktadır. 

Stres altında bedenin büyüme isteği, bedendeki kısmi sağlık sorunların üstesinden gelme, acıya karşı dayanma ve acı hissini azaltma, yemeklerin lezzetli olması gibi bir çok neden bulunmaktadır. 

Kilolu olmanın en önemli zararı organların iskelet ve kemik yapısına kas dokusu ile değil yağ dokuları ile bağlanma zorunluluğudur. Organlarımız kas dokuları ile kemikten hızlı ve sürekli olarak aldıkları besinler sayesinde sorunsuz çalışma olasılıkları artarken, yağ dokuları ile yavaş ve duran şekilde beslendiklerinde tam sağlıklı çalışmama riskini taşırlar.

Kemik ve iskelet yapımızın sağlıklı ve düzenli olması için otururken ayaklarımızı yerden teması kesmemeli beden iskelet yapısının bütünlüğü ve etkileşimini devam ettirmeliyiz. Aynı şekilde kalça, göğüs, boyun ve baş kısımların birbiri ile bağlantısını sürekli kılmalıyız.

Çünkü birbirinden ayrık duran kemik ve iskelet yapımızda kendi içindeki düzenli çalışmasını devam ettirmesi gerekmektedir.

Çok uzun dönem yaşayan ağaçların kemik ve iskelet yapısı gövdesidir. Uzun yaşamlarının en önemli taşıyıcı gövdeleridir. 

Otların uzun yaşamaması ile ağaçların uzun yaşamasının arasında fark kemik yapısı nedeni ile ilgilidir büyük oranda. 

Ağaçlar otların gelişmiş ardıllarıdır. 

Her ot, ağaç olma amacını içinde taşır. 

Bu amacını kemik yapısını edinerek gerçekleştirebilir.

(Yazdıklarımı bu akşam ki Youtube Özkan Salman kanalımda canlı yayında anlatacağım. İlgi duyan arkadaşlar izleyebilirler. Gece yayını olacağı için sonra da dinleyip izleyebilirler. Yayınlarım kanalımda her zaman izlenime hazır olacaktır.)

Devam edecek...


20 Temmuz 2024 Cumartesi

Dün geceki engellenen canlı Youtube yayınımın blog yazısı

 Dün gece Youtube canlı yayın yaptım. Youtube hakkında bir kaç sözlerim nedeni ile  Youtube algoritması tarafından bir saatlik yayınım yayınlanmadı ve engellendi. 

Neydi bahsettiğim konular. 

Youtube bir çok kanala abone olduğumu ve onları takip ettiğimi söylemiştim. Bu bende bir alışkanlık haline geldiğinden bahsetmiştim. Abone olduğum Youtube bir çok kanallarını izlemeyi keyifle sürdürdüğümü ve bunun da iyi bir alışkanlık olduğunu söylemiştim. 

Dün geceki Youtube canlı yayında bir çok konuya da değinmiştim. Notlarımı burada veriyorum. 

  • 19.07.2024

  • Bilinç üstünde bulunmak ve düşünmek.

  • Çağdaş sistemler denetimi ve gözden geçirilmesi. Durum değerlendirmesi.

  • Doğa ilkeleri ve insan yaşamı arasındaki korelasyon ve bağlantılar üzerine düşünceler.

  • Kadın doğurganlığı ile canlılığın, erkek ise kozmolojinin etkisinde olarak onu temsil etmektedir. Kadının hız, güç, mekan ve zaman doğa dengesindedir. Erkek ise hız, güç, zaman ve mekan olarak termodinamik yasaları gibi hareket etmektedir.

  • İnsanın ilerleme aşamaları. Hareketli bedenli canlı temelinden günümüze ilerleyişi ve gelişmesi üzerine düşünceler.

  • Bitkiler ve felsefe Mustafa Yavuz.

  • Bireylerin yotube de abone ve takip şekillerinin alışkanlığı.

Youtube hakkında söylediğim kısa sözler nedeniyle yayınım engellenmiş ve yayından kaldırılmış olamazdı. 

Asıl neden notlarımla ilgili olabilirdi. Çağdaş insan yaşayış ve yönetim sistemlerinin denetimi ve gözden geçirilmesi, son durum değerlendirilmesi konusu neden olmuş olabilir. Küresel siyasi değerlendirmelerim Youtube algoritması tarafından engellenmiş olabilir miydi. Hayır.

Kadınını doğa zamanını erkeğin ise kozmoloji zamanını temsil ettiği konuları algoritmanın değerlendirebileceği konular değil.

En son konu olan bireylerin Youtube de abone ve takip şekillerinin alışkanlığı notlarım da göze çarpmış ve engellenmiş olabilir.

Bir saat yayında hangi aşamada engellendiğimi fark edemedim. Yayının devam ettiği sezgisel kabul ile kontrol etme gereği duymadım. Bu tecrübe ile onu da kontrol etmem gerektiğini anladım. Özellikle Youtube hakkında konuşuyorsam. Bu yayını tekrar yapmayı düşünüyorum fakat Youtube hakkında notlarımı iptal ederek yapmam uygun olacak. 

Youtube kendi hakkında yorum ve değerlendirmeleri kabul etmemesi onun demokratik bir algoritma olmadığını ortaya koymaktadır. Bu durum onu kullanan bizler için endişe verici bir olgudur. 



15 Temmuz 2024 Pazartesi

Küresel Kriz karşısında Bireysel, Ailesel ve Kurumsal Ekonomiyi nasıl Yönetmeli ve İdare etmeli ?

 Bu konuda ekonomi uzmanları halklara bireylere tavsiyelerde bulunması gerekirken, kişisel gelişim uzmanları atak davranarak bu görevleri üstlenmişlerdir.

Kişisel gelişim uzmanları bireylere nasıl ekonomik varlıklarını geliştirebileceklerini, kazançlarını nasıl attıracakları ve işlerinde nasıl başarılı olacaklarını psikolojik özellikleri, kendi düşündükleri, okudukları ve çevresindeki örnekleri kullanarak bireylere eğitim vermeye çalışmakta ve takipçi edinmek istemektedirler. 

Felsefeciler ve düşünürler bireyin ekonomisini nasıl kullanacağı konusunda bir ekonomistin ve bir psikoloğun bilgisiyle bilgi verebilir. Bilimsel ve mantıksal her kesimin uygulayabileceği ve uyguladığında karşılığını alabileceği plan ve program sunar. 

Felsefe ve düşünür bireye nasıl kazanacağını ve nasıl başarılı olabileceğini değil, ekonomik durumunu nasıl koruyacağını ve iş yaşantısında işinde sürekliliği nasıl sağlayabileceği üzerine durur. Gerçekçi ve herkesin etkisini görebileceği plan ve uygulamalara öncelik verir bunlar üzerinde tavsiyeler bulunabilir.

Felsefe ve düşünürün bireyin ekonomisini nasıl yöneteceğine dair verdiği fikirleri ekonomi uzmanları ve psikoloji, sosyoloji uzmanları onay verebilecek ve doğru tavsiye olduğunu kabul edeceklerdir. Bir düşünür bu referans yolu ile tavsiyelerde bulunabilir. 

Günümüzde ekonomistlerin bireyin ekonomisini en uygun ve en iyi şekilde yöneteceğine dair tavsiyelerde bulunmaması veya bundan kaçınması ile psikoloji ve sosyoloji uzmanların bireylerin ekonomi idaresindeki en uygun bedensel ve ruhsal hallerine tavsiye edememesi biz düşünürleri bu eksik ve boşluk durumu kapatmaya çalışmasına neden olmaktadır. 

Ben bir düşünür olarak bireylere ekonomilerini en uygun ve en gerekli şekilde nasıl yönetebilecekleri konusunda ve işlerinde nasıl daha iyi ve sürdürülebilir olunacağına dair fikirleri kendime ait felsefe temellerinden, tecrübe ve kendi hayatımdaki gerçek örneklerden seçerek sunabilirim. 

Bu konuda sunacağım bilgiler kişisel gelişim alanına dahil olmayıp felsefemizi özümsemiş bir bireyin penceresinden bakarak tüm fikir ve bilgileri ortaya sereceğim. 

Bu bilgileri almak ve uygulamak isteyen bireyleri felsefemi öğrenmiş veya öğrenmekte olan bireyler olduğunu kabul ederek sunacağım. Sunduğum bilgilerin önemli ve doğru olduğunu kabul edip uygulayanların ise felsefemi öğrenmeye teşvik etmiş olacağım ve ana konularda fikir sahibi olacakları ümidini taşıyor olacağım.

Çünkü bu bilgileri kendi felsefemin öğretilerinin verdiği ilkeler ve kuralları doğrultusunda her bireye, aileye ve kuruma sunmaya çalışacağım.

Bir düşünür ve filozof olarak verdiğim bilgiler felsefemin günlük hayata uygulanabilirliğini içerir olması bakımından da yeni bir açıya doğru ilerleyecektir. 

Evet giriş olarak başladığım bu yazı dizisinde konularımıza girelim ve başlayalım.

Bireyin, Ailenin ve Kurumların küresel kriz karşısında ekonomilerini yönetme tavsiyeleri

Küresel ekonomik ve Siyasi krizler bizler temel ekonomik ve çalışma şeklimize odaklanmamızı sağlamaktadır. 

1.Öncelikle son durum bilançosu ( alacaklar, borçlar, eldekiler, varlıklar, demirbaşlar, eşya, bina, araç vb.) çıkarılmalıdır. Son durum değerlendirmesi yapılmalıdır. 

Artı, eksi veya idare edilebilir yargıları oluşturulmalı bu gerçeklik kabul edilmelidir. 

Birey, aile ve kurum son durumunu belirlediğinde bu gerçeği kabul ederek önceden devam eden ve sürmekte olan hayal, plan ve beklentilerini bırakmalıdır. Gerçekleşecek plan ve beklentiler üzerine yoğunlaşılmalı ve kesinleşecek olasılıklar dikkate alınmalıdır.

2. Birey, aile ve kurumların özel harcamaları, hobiler, keyif ve artı harcama kalemleri gözden  geçirilmelidir. Bu harcamaların devam etmesi halinde bütçenin olumsuz olacağı tespiti varsa iptal edilmesi halinde dostluk, arkadaşlık ve o etkinliğe ihtiyacı olduğu düşünülen kişilerin üzüleceği birlikteliklerin riske girilmesi olasılıkları göze alınmalıdır. Bu kesimlerle ekonomiyle bağlantısı olmayan ilişkiler açısından plan ve program yapılmalı, ilişkilerdeki ekonomi şıkkı çıkarılmalıdır. Eğer karşı taraf bunu kabul etmiyorsa zaten sizin ile ilişkisinin ana konusu sadece ekonomik açıdan olduğu ortaya çıkacak ve siz onun gerçek amacını öğrenmiş olacak ve mesafe koymanız gerektiğini anlayacaksınız. Ekonomi dışı çevre ilişkilerini kabul eden ve rahatsız olmayan kişiler sizinle iletişimi ve etkileşimi devam ettirecekler ve siz de bu gelişmelerden ekonomik olarak etkilenme riskinizi ortadan kaldırmış olacaksınız. 

3. Temel ihtiyaçlar listesi karşılanmalı yani dürtülerimizin istekleri olan temel ihtiyaçlarımızın en uygun şekilde ve ekonomiyi dikkate alarak karşılanmaya devam etmeli, güdülerin dürtülerin ihtiyacını giderme yolu olarak  kullanılma şekli gözden geçirilmelidir. Beslenme ihtiyaçları ve onları karşılanma yolları sağlıklı ve en uygun fiyat şeklinde örnek verebiliriz. Çapkınlık ve kumar oynayan bireyler bu huylarından vazgeçmeli çapkın evliliğine sadık kalmalı ve yalnız ise uzun süreli ilişkilerin kesinleşmesine kadar yakın ilişkiye girmemesi iyi bir karar olur. Çapkın kişiler artık iki, üç karşı cinsi idare etmeyi bırakmalı tek ilişkiye dönmelidir. Cinsel ilişkiye girmek artık kişileri birbirine bağlar ve kopmaması gerekmektedir. Koparsa da iki tarafa duygusal ve maddi zararlar vermektedir. Kumarbaz ise bu alışkanlığını kısıtlamalı bütçesinin belli oranını bu alışkanlığa ayırarak kontrol altına almalı ve kararına uymalıdır.

4. Hangi katmanda bulunduğunuz gerçeğini kabullenin. Ve bu katmanın özelliklerini dikkate alın. Zenginseniz fakir gibi yaşamayı bırakın. Orta halli iseniz zengin veya fakir görünmeyi bırakın. Katmanınızda kalma kesinliğini saptayın. Alt katmana düşmeme ve yukarı katmana geçmeye her şeye rağmen çalışmayın. Öncelikle katmanınızı kesinleştirin. Fakir, orta halli ve zengin. Daha bir çok katman bulunmasına rağmen bu üç örnek üzerinden gidelim. Zenginseniz düzenli bir geliriniz vardır ve devam etmektedir. Bu küresel krizi dikkate alarak harcamalarınızı kontrol edin ve gözden geçirin. Temel ihtiyaçlar ve onları karşılanma yollarında belirginlik oluşturun. Orta halli kişiler gelir gider dengesinin elverdiği oranda temel ihtiyaçları ve giderme yollarını dikkat etmelidir. Öncelikler ve sonralıklar şeklinde ayırmalar yapılmalıdır. Acil ve acele olmayan istek ve planlar gözden geçirilmelidir. Fakir bireyler morallini bozmamalılar ve sabırlı olmalıdırlar. Her insanın değerli olduğunu ve insanlık açısından her bireyin yaşamaya ve varlığını devam ettirmeye hakkı olduğu temel ilkesinde kendisinin de değerli olduğunu ve toplum ile çevresi açısından kendisine ihtiyaç duyulduğunu bilmelidir. Kendisine ve çevresine olan öz saygıyı ve değeri korumalıdır.

Hangi katmanda iseniz önce onu kabullenin ve belli bir süre bu katmanda kalacağınızı hesaplayınız. Üst katmana çıkma ve alt katmana düşme telaşlarında olmayınız. Bulunduğunuz katmanı özümseyiniz gerçeği kabul ediniz.

5. Kendinizi başka bireylerle kıyaslamayınız ve onlar gibi olmayınız. Katmanınızı belirlediğiniz için sizin referansınız katmanınızdır. Kendi ekonominizi ve refahınızı katman özellikleri olarak belirleyin. İmrendiğiniz özendiğiniz kişi ve kurumların içlerindeki gerçeği bilemezsiniz onlar bir çok eksiklik ve boşluğu içlerinde taşıyor olabilir ve o yüzlerini sizlere göstermiyor olabilirler. Onların gerçek halini kısa ve anlık halde değil uzun ve yakın ilişkiler ile görebilir ve anlayabilirsiniz.  İmrenme, öykünme, taklit etme ve özenme isteklerinizi durdurun. 

Tarihsel muhafazakar kıtlığına, darlığına ve sınırlılığına kapılmayın. Modern ve çağdaş halinizi korumaya çalışınız. Muhafazakar kesimleri takdir ediyor ve saygı duyuyoruz, onlar annemiz babamız ve dedemiz, ninelerimizdir. Fakat yaşantı tarzları işkence çekmektir. Yaşamları ve zihinleri boşluk ve darlık içindedir. Onları seviyor ama onlara üzülüyoruz. Tarihin tüm zorluklarını çekmiş ve bedenlerinde taşıyan kişilerdir onlar. Tarihin çilekeşleridir maalesef. Günümüz müslüm babacılar gibidirler, küçük emrah gibi acıların insanlarıdır maalesef. Muhafazakarlığa fazla eleştiri sunduk ama küresel gelişmeler eskiye dönemez halde ilerlemektedir. Biraz muhafazakarlığın üzerine gitmemiz olumsuz yanlarına vurgu yapmak içindi. Ekonomik olarak cimri, içine kapalı, yardım etmeyen, her şeyi ve hayatını para üzerine kurmuş ve öyle yaşayan, yastık altında, bankada bırakmış ve unutmuş, çocuklarına ve torunlarına yardım etmeyen ve parasının miktarını ve yerini gizli tutan muhafazakarlardan söz ediyoruz bu bölümde. Bu olumsuz özellikleri ne siz alın kendinize ne de tavsiye edin çevrenize. 

Günümüz küresel krizin etkilerinden korunmak için ne aşırı kendini iyi gösteren bireylere ne de içine kapanmış muhafazakar kişilerin ekonomik planlarına dönüş yapılmamalıdır. Ne aşırı ne de çok eksik bir ekonomi önlemi planına girilmemelidir. Ne çok açılmalı ne de tümden içe kapanmamalıdır.

 

Devam edecek...

Küresel Eknomik ve Siyasal Krizlere Bakış

 Geçen yüzyıldan bu yana ABD ve AB liderliğindeki küresel yönetim tarzı bir çok ülkeye yaptırımlar içeriyordu. Bu yaptırımlar ambargo, tanımamazlık gelme, yok sayma gibi bir çok olumsuz etkileri içermekte idi. 

Ekonomi yönetimleri için bu durumun bazı sakıncaları bulunmakta idi. Ekonomi yönetimleri küresel olarak her ülkeye ve onların vatandaşlarına satış yapmak istiyorlardı. Fakat bu yönetimdeki ülke yöneticilerin belirlediği ilke ve kurallara göre ekonomilerini düzenlemek zorunda kalıyorlardı. 

Gelişen zamanla birlikte ekonomi yöneticileri kısım kısım bu engellemeleri aşmaya onları gizli olarak delmeye başladılar. Yönetimlerin kendileri için ortaya çıkardıkları rekabet uygun koşullarından yararlanıyorken bir de kendi gizli planları ile küresel olarak ikili anlaşmalar ile tüm ülkelerde varlıklarını yaydılar. 

Belli birikimler ile gelişen bu uygulamalar yöneticilerin kontrolünden çıktı ve büyüdü. Bu duruma yöneticiler yaptırımlarını ve kontrol altına almalarını post-truth uygulamaları ile yaptılar fakat günümüzde görünen durum yeterli olmadıklarını göstermektedir. Sermayenin küresel olarak yayılmasını ve kontrolünü kaybetmeye başladılar. 

Önceden batı dünya ve ülkeleri gizli olarak takip ederken bu sefer doğu batının gizli planlarını takip eder ve ona göre hamle yapar hale geldi. İstihbarat akışı yapay zeka ve internet gelişimi ile küreselleşti. Bu alandaki tüm önemli konular belli ülkelerin tekelinde küresel olarak dağıldı. 

Ekonomi yönetimleri güç etrafında bulunurlar ve tüm yeryüzü onların iş alanıdır. 

Gücü ülke yöneticileri temsil etmektedirler. Halktan, toplumdan aldıkları yetki ile bu gücü kontrol etmektedirler ülke yöneticileri. 

Ekonomi yönetimlerinin dayandığı güç ise sermaye gücüdür. Temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik üretim gücüdür. 

Ülke yöneticilerinin sınırı seçim ve ülke sınırıdır. 

Sermaye yöneticilerinin ise yaptıkları ekonomik faaliyetlerin gelişimindeki avantajların bitmemesi onların sınırıdır. Ekonomi yöneticileri ekonomik etkinliklerinin bitmemesini istemektedirler. Üretim ve müşteri sayısının sürekli artması ve öyle kalmasını istemektedirler. Bunu başaramazlar ise gerilemeye pazardan düşmeye başlarlar. Yeni alanlarda etkinliğe girmek onların sürekli takip ettiği ve yenilenmeye hazır olmak onların amaçlarındadır. 

Ülke yöneticilerin yetki ve süreleri sınırlı iken ekonomi yönetimlerinin planında sınırsız etkinlik ve çalışma görülmektedir. Ülke yöneticilerinde mekan ve zaman sınırı var iken ekonomi yönetimlerinde zaman ve mekan sınırını aşmaya çalışmaktadırlar. 

Günümüzdeki küresel krizin nedeni ülkesel yönetimlerin küresel olarak devam eden yaptırımlarına ekonomik yönetimlerin itirazıdır. Küreselleşen bir çağda iken yaptırım ve engellemeler bir veya bir kaç ülkenin kontrolünde kalamamaktadır. 

Günümüzdeki küresel krizin görünmeyen ve ulaşılamayan yönünü felsefe farkı ile açıklıyorum. Bu bilgi çağımız zamanın ruhunda bulunmaktadır. O da şudur. Bilim ve teknoloji gelişmeler küreselleşirken her ülkedeki yaşam şartları ve halkların talepleri, küresel hareketleri, çağımızda artık belli ülkelerin küresel kontrolünden çıkmış ve tekrar kontrol edilemeyecek düzeye gelmiştir. Onun içindir ki batı ülkeleri geçen yüzyıldaki küresel kontrollerini tekrar elde etmek, doğunun Rusya ve Çin aktörleri de aynı planda küresel yönetimde etken olduklarını ortaya koymaya çalışarak rekabet içine girmişler ve küresel olarak karşılıklı gündem oluşturmaktadırlar.

Fakat günümüzdeki küresel gelişmeler artık ne doğunun ne de batının küresel hakimiyeti kuramayacak kadar büyümüş ve gelişmiştir. Küresel insan yaşamı bütünsel olarak gelişmiş ve çeşitlenmiştir. 

Gelişmeler o kadar ilerlemektedir ki ne atom bombası ne de nükleer silahlar küresel bir hakimiyet kurma olanağı vermemektedir. Çünkü tüm ülkeler silahlanmış ve birbirine saldırmaya hazır durumdadır. Nato ve doğu rekabeti küresel anlamda zayıf ve etkisizleşmiştir. Günlük yaşamın büyüklüğü ve gelişmişliği küresel her türlü savaşı kapatmakta ve içine almaktadır. Artık yeryüzünde hiç bir savaş küresel insan yaşamını tehdit edemez gelişen günlük yaşamı durduramaz dikkatleri kendi üstüne çekemez.

Bunu gerçekliğini gören ülke yöneticileri boş hayallere ve maceralara girmeye istekli olamazlar. Saldıran ülkeler zararlı çıkacak ve gerileyeceklerdir. Rusya erken hareket etmiş şu anda zayıflamaya başlamış müttefikleri ile sıkı ilişkilerin arttırmaya çalışmaktadır. AB tüm desteğini Ukrayna üzerine harcamış küresel ekonomi gücünü zayıflatmıştır. ABD ise küresel olarak bulunan gücünü dağıtarak hangi bölgedeki sorunu çözebileceğin karar vermekte zorlanmaktadır. O kadar yayılmıştır ki artık bir bölgeyi kontrol altına alabilme gücünü de yitirmek üzeredir. 

Artık silah sanayi ve ilaç sektörü aktif olmak isterken onları talep eden ülke sayısı çok üretim yetişememektedir. üretim az talep fazla iken küresel bir savaş olmadan bölgesel savaşlarda üretimin tümü kullanılmakta ve üretim hızı arttırılamamaktadır. Tüketim fazla iken üretim az iken hangi ülke savaşabilecek yetkiyi ve yeterliliği kendisinde görebilir ki. Bu şartların oluşması için zaman bu üretimin arttırılmasına çalışılmakta ve bu arada planlar yapılmaktadır. 

Geleceğe dair yapılan planları takibini sürdürecek ekip kadro sürekliliği sorunludur. Sürekli yönetimi değişen ve küresel hareketliğin artışında uzun süreli planlar da yapılamamaktadır. 

Kısa süreli planlar etkisiz olmakta uzun süreli planlar ise onu takip edecek ve uygulayacaklar arasındaki bağlantı bozukluğu nedeniyle de gerçekleşmeme olasılığı artmaktadır.

8 Temmuz 2024 Pazartesi

Bilim ve Teknolojinin İlerleme Yönü

 Geçen yüzyılda başlayıp günümüze kadar şekillenmiş olan iki yönetim şekilleri olan özgür sermaye ve merkezi yönetim tarzları küresel olarak ülkeleri bu iki seçim arasında bırakmış görünmektedir. 

Batının temsil ettiği özgür sermaye karşısında doğu temsili merkezi yönetimler tek kutuplu dünya yönetim şeklinden ikili yönetim şekillerinin tekrar rekabetine evrilme çabası içinde olduğunu gözlemliyoruz. 

Rusya'nın Ukrayna erken hamlesi bu rekabetin gizliden açığa çıkışının en önemli göstergesi olmuştur. Bu karışıklık başlangıcında da İsrail uzun süreçte bekleyen Filistin'i kuşatma ve hakimiyetine alma planlarını batının özgür sermaye misyonu desteği ile başlatmıştır. 

AB ve ABD Rusya'nın Ukrayna hareketine karşı bir set oluşturmak istemiş ve bunda belli bir ölçüde başarılı olmuşlardır. Rusya bir çok birikmiş silah sanayini ve askerini bu harekette kullanmıştır. Adeta deposundaki bekleyen tüm eski ve yeni silahların tatbikatını gerçekleştirmiştir. Fakat bu gerçek tatbikat ona pahalıya mal olmuş ve stoklarının tükenmesi tehlikesi baş göstermiştir. Çin, K.Kore ve İran gibi birlik ülkelerinden takviye etme yoluna girmiştir. 

Günümüzde bilim ve teknolojinin yönü savaş teknolojisine doğru ilerlemektedir. Bu durum biz düşünür, entellektüel, yazar ve bir çok kültür insanını ve halkları tedirgin etmektedir.

Bilim ve teknoloji savaşa değil barışa hizmet etmelidir.

devam edecek... 

29 Haziran 2024 Cumartesi

Dürtüler hücrelerde, Güdüler dokularda kayıtlı iken Duyguların organlara kayıt edilmesi tezi.

 Çocukluktan başlayan yaşam tecrübelerimiz birikmeye ve yaşımızın ilerlemesi ile birlikte artmaya başlıyor. Yaşayarak edindiğimiz yaşantılar kalıcı ve beden ile beyin hafızamızda belirgin olarak kalmaktadırlar. Özellikle duygularımızı üst üste saklıyoruz. Dürtü ve güdülerimiz hücrelerimizden başlayan ve tüm bedenimize kadar ilerleyen bir aşamada iken duygularımız beyin, kalp ve diğer organlarımızda saklanıyorlar. Dürtü ve güdülerimiz hücresel bazda iken duygularımız ise organ bazında saklanıp etki-tepki sürecine hazır oluyorlar. 

Bireyin bedeni ve zihni iki önemli uyaranla karşılaşmaktadır. 

1.Doğa ilkelerinin canlıda görülen temel ilkelerinin etkileri.

2.İnsan türü olarak yaşadığımız toplum, ülke, yöre, mekan, mahalle, işyeri gibi birey olarak bulunduğumuz ve önceden kural ve ilkeleri birikmiş, uygulanan ve sürmekte olan bir insanlık hallerinin, gelenek, görenek, ahlak ve yasalarının birey üzerindeki tüm etkileri.

Bu iki olgu, kavram ve bilgi ile birlikte şu tarihi sözü etmek bize nasip oluyor. 

" Doğanın hakkını doğaya, insanın hakkını insana verelim. " Özkan Salman.

Çocuklukta yaramazlık yapınca anne-baba çocukla anlaşma düzleminden kısa olsa da çıkar. Çocuğun yaramazlığına tepki olarak  kaşlar çatılır, yüz asılır ve yaptığının yanlışlığı bedensel dil ile iletilir. Çocuk şaşırır. Bana gülen ve sevgi ile bakan bedenler şu an bana karşı düşman ve saldırma pozisyonuna girmektedirler diye algılar. Etki tepki oluşmuştur. Çocuk dürtü ve güdülerin etkisi ile plansız ve düşünmeden bedeninin enerjisini atmak için bir çok karışık harekete girer bu düzensiz hareketler anne ve baba için yaramazlık algısını ortaya çıkarır. Çocuk bu yaptığı hareketlerinin ölçüsünü, sınırını, dengesini hesaplayamaz ona doğa vermemiştir. Doğa ona kazandığı enerjisini her şartta kullanmasına yöneltir. Çocukta bu etki ile davranır. Anne ve baba ise çocuğun enerjisini böyle düzensiz ve karmaşık halde ortaya sunmasına karşı tavır alırlar. Çocuğun eşyalara olan gücünü test etmesinin sahip olunan ve kullanılan eşyaların yerinde kalma ilkesini çocuğa öğretmek gerekmektedir. Önce beden dili öne çıkar çocuğun eşyalara olan plansız ve önemsiz hareketlerine tepki verilir. Bardağın kırılması, suyun dökülmesi, masanın üstüne çıkılması, koltuklarda koşulması çocuğun eşya ilişkilerinin düzenlenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki çocuğa verilecektir. Çocuk ilk engellemeler ile karşılaşacaktır. Her yerde her istenilen şekilde fiziksel hareket edemeyeceğini öğrenecektir. Bu öğrenme organlar üzerine kayda girer. Dürtü ve güdülerin her şekilde ve her yerde hareket uyarısı durdurulmuş ve onların üzerine yeni kurallar dizgesi eklenme süreci başlamıştır. 

Doğanın bilgileri hücre bazında, insanlık kültürünün bilgileri ise organ bazında hafızaya eklenir.

Eğitimde iki arkadaş çok yakındırlar. Birbirlerini sevmekte ve takip etmektedirler. Yardımlaşmakta ve birlikte yaşam tecrübelerini paylaşmaktadırlar. Süreç içinde iki kişiden bir birden ayrılır. Başka bir kişiye yönelir, başka bir mekana gider, küser, bir kaza veya ölüm olur gibi bir çok etken bu iki arkadaşı ayırır. Bu ayrılığı iki kişi de farklı da olsa hafızasında kalır. Hangi hafızada kalır organ hafızasında kalır. 

Evli bir çift mutlu ve memnun yaşarken belli bir yıl sonra sorunlar olur ve ayrılık gerçekleşir. Veya evli iken evlilik ilke ve şartlarına uyulamayan bir çok yaşantılar olur. Sineye çekilir, affedilir, evli kalınmaya çalışılır, sineye çekilenler, affedilenler unutulur mu ? Hayır. İşte bu sineye çekileneler, affedilenler üst üstte duygu tortusu oluştururlar organlar üzerinde. 

Bir bireyin kendisini çok şansız hissetmesine neden olabilecek bir çok şey yaşar. Bu yaşadıkları tüm tecrübeler ondan birikir nerede birikir organ hafızasında birikir. 

Çok şanslı olduğunu düşünen bireylerde de bu birikim organlarında birikir. 

Bir çok birey hayatı, yaşamı ve insanlığı anladığını düşündüğü bir kaç ilke geliştirir ve tüm ömrünü o belirlediği ilke ve kurallar ile yaşamak ister. Fakat hayat ve yaşam o bireyin küçük ve sınırlı ilke ve kuralların devasa üstündedir. Bireyin kural ve ilkeleri birer fidan hayatın ve yaşamın bilgileri ise bir rüzgar, fırtına gibidir. Varlık estikçe birey bir fidan olarak o büyük esintiye karşı direnmeye ve var olmaya çalışır. İlke ve kurallarını koruyan ve geliştirenler doğru ve gerçek tespit saptama yaptılar ise fidan iken birden dev bir çınara dönüşürler ve o fırtına ve rüzgarlar o ağaca ancak serinlik ve ferahlık vermeye başlar ve ondan faydalanmaya başlarlar, tohumlama ve tohumlarını uzaklara atmanın yolu olarak kullanırlar. 

İyi ve sağlıklı yaşamın yolu hücre hafızasında bulunan dürtü ve güdüsel bilgiler ve yaşantılarımız ile organlarımızdaki kayıtlı duygusal yaşantılarımızı anlamak ve ayırmaktır. Sezgisel yaşantılarımızda bu ikisinin farkında olmaktır. Bunu bilinçle nasıl yapacağız. Duygu tortularımızla nasıl dengeli ve mutlu yaşayabileceğiz. 

İşte biz düşünürler, psikolog, psikiyatr, sosyolog, kişisel gelişimci, meditasyon ve enerji uzmanları bunu anlamanın ve çözüm üretmenin peşindeyiz. 

Evli bir insan eşi aldatmaktadır, aldatmıştır, aldatma şüphesi vardır. Bu durumda aldatılan kişinin yaşantısı nasıl olacaktır. Bunun bir çok tepki davranışı ile karşılaşmaktayız. 

* Eşinin aldattığını bilen kişi kabul etmekte ve ses çıkarmamaktadır, olmamış gibi evlilik yaşantısına devam etmektedir. Bundaki amacı bu aldatma bitecek ve evliliğimiz sürekli olacaktır, inancı ve beklentisidir.  

* Eşinin aldattığını bilen kişi de gizli olarak onu aldatmaya başlar, kısasa kısas şeklinde, aile devam etmektedir fakat kişiler birbirinden habersiz birbirini aldatmaya devam etmektedirler. Aldattıklarını bilmektedirler fakat takip etmemektedirler. Aldatana karşı aldatan bu davranışı evliliğin bitmemesini istemekte fakat karşı tarafı da bu yolla cezalandırmaktadır. Bu süreçte ilk aldatan bırakırsa o da bırakacaktır. ve böylece evlilik aldatmalar bitince de devam edecektir planı ve isteği vardır. 

* Eşinin aldattığını bilen kişi, bu aldatma olayını bitirmek için planlar yapar, kendi de düşünür, planlar ve uygular, dışardan başka kişilerden sır tutabilecek kesimlerden de yardım ister. Aldatma olayı biter veya bitmez. 

* Eşinin aldattığını öğrenen ve emin olan birey hemen ayrılır. Aile dağılır fakat çocuklar ve ekonomik değerlerin ortaklığı sürecektir. Karmaşık bir sürece girilir. Bağlantı sürdüğü sürecek taraflar mutsuzlukları artacaktır. Yaşamalarındaki olumsuzluklar organ hafızaya kaydedilmiş ve önlerindeki her yaşantıda bu organların hafızası etkilenecek ve üzerindeki bilgiler değiştirilecektir. Bu da onu taşıyan kişilere mutsuzluk ve keder olarak yansıyacaktır. Bu olumsuzluk ise bedenin hızla yaşlanmasına, hastalanmasına ve yıpranmasına yol açacaktır. 

Evliliği bitirmiş bağlantıyı koparmış olanlar ise yeni yaşamları ile organlarındaki bilgilerin üstüne yeni bilgileri olumlu yaşantıları eklemelidirler. Yeni, yine yeniden şeklinde yaşamaya çalışmalıdırlar. Geçmişteki olumsuz anılara takılanlar ve onları organ hafızasında tutan bireyler hep mutsuzluk ve keder içinde olup kendilerine acı çektireceklerdir. Yenilenen organlar bireyin ısrarı ile eski bilgileri tekrar üretmektedirler ve yaşatmaktadırlar. 

Bireylerin eski yaşantılarını unutmak istememelerini önemli bir nedeni yaşama ve hayata tanışmış olduğu insanlar sınırı ile bakmalarıdır. Onlar için tanıdık ve bildik insanlar hayatı oluşturmaktadır. Bilmedikleri ve tanımadıkları insanlara yönelmekte sorun yaşarlar. Kaderlerini tanıdık ve bildik insan grupları ile şekillendiğine oluştuğuna inanmaları onların yaşama, hayata karşı duruşlarını kısıtlar ve sınırlar. Doğrusu ise önlerinde yeni ve bir çok tanıyabileceği ve bilebileceği çok insan, birey bulunmaktadır. Eski yaşantılarıyla o kadar iç içe olmuşlardır ki hayata gelme ve yaşamda var olma hallerini sadece o yaşantılarla olduğun kararına varmışlardır. Bu durum ağaç ve bitki tarzı bir yaşam şeklinin bu bireylerde hakim olduğunu göstermektedir. Muhafazakar yapıdaki bireyler daha çok bu tarzda yaşarlar. Mikrobiyolojik canlı tarzı olan hareketli ve her ortam ve bireyler ile ilişkilerini geliştirenler de modern ve çağdaş, küresel bir tarz belirlemeye çalışırlar.

Organ hafızasındaki bilgileri nasıl geliştirebilir ve yönetebiliriz bu önümüzdeki süreçte araştıracağımız konulardan biri olacaktır. 


13 Haziran 2024 Perşembe

İkinci Kitabımın sunuma hazırlama süreci geldi.

 Birinci kitabım felsefeye giriş niteliğinde idi. Artık biriken bilgilerimizle ikinci kitabımızı yazma dönemim geldi. Bilgiler birikti ve düzenli, anlaşılır, şematik ve planlı olarak yazacağım ikinci kitabım hem konuları geniş içerikli hem de bir lise, üniversite öğrencisinin rahatça anlayacağı bir sunum ve anlatımlı olacak. 

Olay ve olgulara bir çok örnek verecek ve felsefemin tümden anlaşılması ve unutulmaması için özel çaba harcayacağım. Kendi içinde belirgin, tutarlı, mantıklı, anlaşılır ve sistemli olarak felsefemin tümünü kapsayıcı bir kitap olacak.  Acele etmeyerek yavaş fakat özenle düzenlenmiş olarak hazırlayacağım kitabımın çıkışı en az altı ay ya da bir yıl süreceğini tahmin ediyorum. Youtube kanalımdan da bu sürece ait notlarıma değinecek beni youtube de takip edenler kitabımı da okumuş gibi olacaklar. Burada blog sayfamda da bu süreci sunacağım. Böylelikle ikinci kitabımı nasıl hazırladığım ve tamamladığımı da beni takip eden felsefe severler tarafından sıkılmadan (umarım) görülecektir. 

ikinci kitabımın adını henüz belirlemedim. Adını hazırlama ve tamamlama aşamalarında koyacağım.

Kitabımın konuları belli durumdadır. 

Öncelikle " Bilinç " İnsan bilincini kendi bilincimden çalışmalarımla, tecrübelerim ve deneyimlerimle geniş olarak açıklamaya çalışacağım. Bir düşünür olarak felsefemin oluşmasında bilincin etkilerine, onu nasıl kullandığım ve geliştirdiğim üzerine keşfettiğim bilgileri sunacağım. 

Diğer önemli  konular " Doğa ", " Canlılık ", "  Kozmoloji ", " Bilgi ", " Toplum " " Birey " " İlişkiler" Zaman ve mekan, yaşam, kent yaşamı, ideolojiler gibi bir çok önemli bilgileri belli bir düzende ve sırada sunmaya çalışacağım. 

İşimiz çok, acelemiz yok. 

İkinci kitabımı keyifli bir ritimde hazırlayacak ve yazacağım. Felsefe çalışmalarımı gözden geçirir gibi ve yeni fikir, bilgi keşfetme olanağını da oluşturur gibi çalışacağım.  

11 Haziran 2024 Salı

Beslenme Kaynağını Kaybetmiş Canlı Dostlarımız " Kediler ve Köpekler "

       Sevimli dostlarımız kediler ve köpekler gerçek beslenme kaynağını kaybetmiş canlılardır. Onlar tümden insana bağımlı hale gelmişlerdir.

       Kediler kırlarda, ormanda ve bir çok yerde kuşlarla başlayan sonra kemirgen ve böceklerle devam eden beslenme alışkanlıklarından insanın ona hazır olarak verdiği besinler nedeniyle beslenme alışkanlığını tümden insandan sağlama alışkanlığına dönüştürmüştür.

       Köpekler de otçullardan beslenme temel alışkanlığını insanın verdiği besinlere dönüştürmüş ve öyle devam etmektedir. 

       Aslında insan nesli tükenme riski bulunan bu iki türü yanına almış ve onları dostu olarak koruma altına almıştır. Çünkü kedi için hem kuş avlamak hem de diğer canlılardan beslenme olasılığı azalmış ve zorlaşmıştır. Köpek için de serbest dolaşan otçulların sayısı azalmıştır.

2 Nisan 2024 Salı

Canlılığın Sürekliliğindeki Temel İlkeler (İnsan Ömrü Uzayabilir mi ?)

 Canlılık var olmak için temel ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 

Hava ve beslenmek başta olmak üzere diğer temel ihtiyaçları karşılar iken canını yani yaşamının sürdürmektedir. 

Canlı yaşamını sürdürür iken hücre yenilenmesi doku ve organ yenilenme aşamalarını da sürdürür. Belli bir zaman sonra bu döngü bozulur. Bu bozulmanın nedeni canlının içsel işleyişi ve dış faktörlerin olumsuz etkilerinin uyumsuzluğa doğru ilerleyişidir.

Dış faktörlerin olumsuz etkisi giderildiğinde canlının iç işleyişi sürekli kılınabilir mi ?

Bu durum canlının varlığını sürdürme süresini uzattığını gösterse de sürekliliğini devam ettiremediği bilinmektedir. Başta insan olmak üzere diğer canlıların kozmolojinin olumsuz etkilerinden korunduğu durumlarda yaşama süresinin uzadığını bilmekteyiz.

Canlı genetiğinin oluşumu kozmolojinin olumsuz etkilerine karşı en sağlıklı ve uzun bir şekilde varlığını sürdürme amacındadır. Hedefini bu amaca göre şekillendirmiş görünmektedir. 

Eğer insan olarak genetiğimize kozmolojinin olumsuz etkilerini en aza indirildiği ve bu nedenle de oluşumundaki bu olumsuzluğun getirdiği önlem dizilişlerindeki savunmaya harcadığı dizilimini uzun yaşamaya odaklanma şekline dönüştürmesine yöneltebilirsek insan ömrü beş yüz ile bin yıl arası veya daha fazla sürebilecektir bu tezimize göre.

Canlılığın üreme davranışı, içsel işleyişi ve dışsal kozmoloji olumsuz etkilere karşı kendini sınırlaması çözüm olarak ortaya çıkardığı bir önlemdir. 

Mikrobiyolojik canlılarda bölünmede sınırlı kalması bir bakıma canlı- kaynak ilişkilerinde kaynak azlığından ve büyümeye yönelme olanaklarının yoksunluğundan ortaya çıktığının tahmin etmekteyim.

Çünkü mikrobiyolojik canlılar beslenme kaynaklarının artması halinde bir arada bölünüp çoğalarak bir canlılık sistemi gelişmesine neden olmakta ve bu oran arttıkça birbirlerinden de beslenmeye dönen ve büyüyen ve daha fazla beslenme olanaklarıyla bedenlerinin büyümesi sonucunda bir değişim ve dönüşümü devam ettirmektedirler. 

Dinozorların oluşumunu bu tezimiz ile anlamaktayız.

Böcekler ile beslenen amfibilerden bir kol kuşa bir kol ise dinozora yöneldi.  Kuşlar ağaçlara doğru ilerler iken dinozorlar yerde kalmaya zorlandılar. Yerde kalan dinozorlar ot yemeye odaklandılar. Yeryüzündeki bitki çokluğu onlar için büyük bir kaynak oldu. Ve dinozorlar bu kaynak çokluğunda büyüdüler ve çoğaldılar. Bu uzun süre içinde anti-tezi oluştu. Amfibi, kertenkele ve sürüngenleri yiyen etçi dinozorlar da büyüyerek otçul dinozorlara yetiştiler ve onlara da saldırmaya başladılar veya leşlerinden beslendiler.

Canlı genetiği bedenin büyüklüğüne ve yaşama süresine göre kendisini düzenledi. Bedenin büyüklüğü kaynakla süresi ile süresi ise kozmolojik etkilere göre şekillendiğini tahmin edebiliriz. 

Bir canlı kaynak bolluğunda ve çeşitliliğinde bedenini büyütmekte, değiştirmekte, yaşam uzunluğunu da kozmolojinin olumsuz etkilerine göre sınırlamaktadır diyebiliriz. 

Bu teze göre insan kaynak bolluğu ve çeşitliliği ile bedenini büyütme ve değiştirme potansiyeline erişebilir. Fakat beslenmesi denge unsurunda devam ettiği ve onu zorlamadığı için bunu yapmaz. Bunu yapanlara sağlıksız beslenme ve yaşama demekteyiz. Aslında bu zorlamalar canlılığın özünden gelen değişime zorlama ilkesinden gelmektedir. Bu konuda kilo almayı arttıran bedenler insan türünün kaynak bolluğunun bedene etkisini test edenlerdir. 

İnsan olarak sağlıklı kalmak için dengeli beslenme ve sürdürme amacındayız. Ve kaynaklarımızı kendi aramızda dengeli dağıtma çabasındayız. Kaynaklara fazla sahip olan kesimler bu kaynaklarını beslenme yolu ile kendi bedenlerinde değişime zorlama eğiliminde olmamaktadırlar genellikle. Sağlıklı bir yaşam devam ettirmeye çalışmaları en az besinden en çok enerji sağlama yönüyle yararlanmaya çalışmaktadırlar. 

Genetiğimizdeki kodlar bedenin belli bir miktarda büyümesi ve sürdürmesi yönünden iken üreme davranışının varlığı ise bu sürecin belli bir zaman ve büyüme ile sınırlı olması yönünden ortaya çıkmaktadır.

Genetiğimizin besin kaynaklarının bolluğu ve kozmolojinin olumsuz etkilerin en aza indiğini öğrenmesi ile birlikte üreme davranışını azaltarak içinde bulunduğu bedenin daha uzun süre yaşamasını sağlayabilir miyiz.

Genetiğimiz kendisini bedenin belli bir büyümesi ve bedenin belli bir süre yaşamasına kayıtlını oluşturmuştur. Bu kayıtlara göre de canlılığın sürekliliği ilkesi ile üreme davranışını ek olarak eklemiştir. 

Genetiğimize bedenimizin belli bir büyüklüğe ulaşsa bile kozmolojinin olumsuz etkilerinin azaldığı bilgisi ile üremeye gerek olmadığı bilgisi verilse idi. İnsanın yaşama süresi uzar mı sorusu aklımıza gelmektedir.

Üremelerdeki genetik birleşimlerinde yerleşik insan nüfusunun benzer genetik kodları taşıması genetiğin birleşmesini zorlaştırmaktadır. Akraba evliliklerindeki genetik sorunlar benzerliği nedeniyle birleşme zorluğunda, birleşse bile eksikler oluşturması nedeniyle sorunludur. Yani iki birleşen birbirine yakın genetik bilgiler benzeşim nedeniyle birbirini eksik algılamakta hatta kendisi gibi algılamaktadır ve sağlıklı birleşmeyi başarmakta zorlanmaktadırlar.

Bitkilerin en çok savunma davranışı geliştirmeleri önceden düşündüğüm böceklere değil, mikrobiyolojik canlılara karşıdır. Onlara karşı bağışıklık geliştirmeye ve savunma oluşturmaya odaklanmışlardır. Böcekler bitkiler için yeni olduğu için zayıf görünmektedirler. 

Bitkilerin beslenme biçimlerinde mikrobiyolojik canlılar olduğu tezindeyim. Hem elementler, tuzlar, hem de mikrobiyolojik canlılardan beslendiklerini önsezi olarak ele alıyorum. Bunun doğru veya yanlış olduğunu bilim ancak kanıtlayabilir. 

Böylelikle doğada canlılık zincirini tamamlamış oluyoruz. Temelde hücre sonra mikrobiyolojik canlılar sonra bitkiler ve sonra biz hareketli bedenlenmiş canlılar olarak üç önemli öz bulunduğunu söyleyebiliriz. 

Canlı doğada hem canlı hem de kozmolojiden beslenmektedir. 

Yaşam sürelerini beslenme ile sürdür iken, değişimlerini ise besin kaynağının değişmesi ile gerçekleştirmektedirler. 

Bitkilerin oluşumu daha çok mikrobiyolojik canlılar temelinden kozmoloji ile olan etkileşimleriyle ilgilidir. Bedenlenmiş hareketli canlılar ise kendi aralarında ve bitkiler ile beslenme kaynakları yönünden gelişim ve değişim sağlamışlardır. 

Böylelikle doğada canlılar arasında bir bütünlük sağlıyoruz ve kozmoloji ile ilişkilerine de giriş yapmış oluyoruz. 

Bu konuda araştırmalarımız devam edecektir. 


27 Mart 2024 Çarşamba

Çağımızda Bilgileri Yeniden Sınıflama Tezi

Değişim içine giren çağımızda bilgileri yeniden sınıflama gerekliliği oluştuğu görülmektedir.

Bilgiler hiyerarşiktir, katmanlı ve sıralıdır. O nedenle insan zekası ve yaşamı için bilgileri önem ve oluşma sırasına göre çağımızda yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu felsefe tezinde bilgilerin bu amaçla yeni bir sıralaması yapılmaya çalışılmıştır.

Bilgi Türleri, Sıralaması ve Sınıflanması 

1. Günlük Yaşam Bilgileri

2.Din ve İnanç Bilgileri

3.Felsefe Bilgileri

4. Matematik Bilgileri

5. Mantık Bilimleri

6.Doğa Bilimleri

6.1.İnsan bilimleri

Toplum Bilimi

Aile Bilimi

Tarih Bilimi

Hukuk bilimleri

Kurumlar ve sistemleri bilimi

Etik ve Ahlak bilimi

Gelenek Görenek ve Muhafazakarlık bilimi

Ekonomi bilimi

Yönetim bilimi

Güvenlik bilimi

Sağlık Bilimi

Birey bilimi

Grup Bilimi

Topluluk Bilimi

İnsan İlişkileri ve iletişimi bilimi

Kent Yaşamı Bilimi

Kent yaşam mimarlığı

Ulaşım ve Ulaştırma bilimi

Meslek ve yetenek bilimi

Kadın bilimi

Erkek bilimi

Çocuk Bilimi

Cinsiyet Bilimi

Edebiyat bilimi

Sanat bilimi

Rekabet Bilimi

Özgürlük Bilimi

İyi Yaşam Bilimi

6.2.Canlı Bilimleri

Canlılık Temel Yaşam Bilgileri

Canlılık yapısı bilimi

Canlı tür Bilimi

Canlı gelişim Bilimi

Canlı dönüşüm Bilimi

Canlı ilişkiler Bilimi

Canlı ve Kozmoloji ilişkileri Bilimi

6.3.Kozmoloji Bilimleri

Kozmoloji Fizik

Gezegen ve Yer Bilimleri

Atom bilimi

Isı ve Enerji bilimi

Bilgisayar teknoloji bilimi

Termodinamik bilimi

Mühendislik ve mimarlık bilimi

Astronomi (Uzay bilimleri)

Kozmoloji kimyası

Bu tez, bu konu ile ilgili uzmanlara sunulur. Bilgiler katmanlıdır. Tekrar katman veya önem sırasına göre oluşturulabilir.

26 Mart 2024 Salı

Sezgi (İçgörü): Bilinçaltı ve hafızadaki Bilgileri Bilince bağlayan, bilinçten üstbilince taşıyan ara dönemlerdeki bilgiler toplamı ve durumudur.

 Tanımı

İnsandaki tanımı

Sezgi ve sezgilere insandaki bilinç olgusu ile ulaşmaktayız. Bilincin tanımında ise insanın, bildiği bilgileri ve bilmediği bilgileri de keşfetme veya öğrenme yolu ile taşıdığı hafızasından zekası ve aklı ile düşünerek, konuşma, yazma ve beden dili, hareketleriyle iletişime sunmasıdır. Bilinç, insanın zihinsel yetisini kullanarak bilgisini eyleme dönüştürme ve bu etkinliğinin farkında olarak sahiplenmesi ve devam ettirmesidir. İnsanın zihinde bilgiyi işleme için iki zihinsel etkinliği bulunmaktadır. Bilginin eyleme geçirmesi ve onu kontrol etmesi şeklindedir. Birinci olan ve öncelikli olan eyleme geçiş anıdır. Kontrol işlemi ardından ve geç olarak gelmektedir. Zihinsel etkinliğinde bu iki yeti kullanırken eyleme tek olarak geçer. O nedenle bilgileri sıraya ve mantıklı olarak sunmak zorundadır. Bilginin plan haline ve eylem haline dönüşmeleri sırayla olmaktadır. Planlama hızlı, eylem yavaştır. Zihninde bilgileri düzenleme hızlıdır zihinden dışarı sunma veya eylem hali yavaştır. Düzenleme hızlı olduğu için sıraya koyma olanağı oluşur ve eğitimle bu düzenlilik artar. Eğitim eksikliklerinde zorluklar yaşanır. İnsan zihni bilgiyi hafızada tutma, gerektiğinde düzenleme ve zihin dışına sunma (konuşma, yazma ve diğer iletişim yolları ile) veya eyleme geçirme özelliğine, yetisine sahiptir. Bilinç, bilgileri hafızaya alırken hem de dışarı sunarken eylemlerinde tek olarak çalışır. Cümleler sıralı kelimeler şeklinde eylemlerde sıralı şeklinde olur. Cambazların ve jimnastikçilerin usta bedensel hareketleri bilinçle değil bedensel öğrenme ve hareketi ile açılanabilir. 

Bilinç ve sezgiler

Bilgiler bilinç aşamasına gelmeden hafızada bilinçaltı bilgisi olarak bulunurlar. Bu haldeki bilgiler bütüncül, karmaşık, karışık, iç içe, bulutsu, sisli ve tümleşik olarak hafızada bulunurlar. Bu bilgiler bilincin çalışma esnasında hatırlanmaya çalışıldığı anda belirgin hale, netleşmeye başlarlar. Hayal etme yetisi ve hatırlama çalışması hafızadaki tümleşik ve bulutsu halde bulunan bilgileri öne çıkarır yani hatırlanmaya başlar, hatırlanan bilgiler bu aşamada sezgi aşamasına gelmişlerdir. Sezgi, bilgilerin bilinç öncesi ve bilince hazırlanma aşaması olarak da söylenebilir. Hafızadaki kayıtlı bilgilerin tümü bilinçaltı olarak söyleyebiliriz. Sezgi, bilinçaltı ile bilinç arası bağlantı işlevi görür.

Sezginin oluşma şekilleri

1. Bilincin bilgileri zihin dışına yani fiziksel ortama sunarken sırasını bekleyen bilgiler. (Zihinden çıkış aşaması) 

2. İnsanın çevreyi algılama ve öğrenme sırasında bilgileri tek tek ve mantıksal sırasıyla alma zorunluluğu nedeniyle alına bilgiler sırasında odaklanmama veya dikkat dağınıklığı nedeniyle bilgileri sırasız ve mantıklı algılama dışı alım yapması bu bilgileri sezgi haline getirir. Yani bilginin bilinçli alımından kaçan her türlü bilgiler. (Zihne giriş aşaması)

3. Doğumundan önceki taşınan ve doğumundan sonra pozitifleri ile karşılaşıp bilinç dışında hafızaya kaydedilip tamamlanan negatif genetik kayıtların hazır bilgi olarak bulunması. (Çocukluk yaşantı kayıt bilgileri ve doğum öncesine ait genetik negatif kayıtlarının yaşam sırasında bilincin farkında olmadan hafızada bilgi olarak oluşmaları)

İnsan günlük yaşamda bilincin tekrarları ve bu eylemin güvenilir olması ile sezgisel olarak yaşar. Bilinci kullanması özel ve önemli anlara bırakır. Yaşam temposu sürekli aynı ve düzenli olması nedeniyle bilincin enerji harcanması en aza indirilmesi yönünden bu gereklidir. Rutin günlük işler ve yaşayış sezgisel olarak otomatik pilot gibi işler. Eğer sezgiyi bedene yükler ve sürekli tekrar edersek bedensel öğrenme şekline geçer, şoförlük, sporcu gibi meslek ve yetenekler sezgilerin bedensel öğrenilmiş halleri olabilir. Birbirini takip eden bilgilerin eylemlerde de birbirini tekrar etmesi fakat bunun bilinçli değil de refleks halinde sürmesidir. İnsandaki tiklerin ve farkında olmadan hareket alışkanlıklarında sezgisel hareket veya onun aşamaları olarak nitelendirebiliriz. Kekemelik, biliyoruz ki kişinin zihinde bilgileri düzenler iken yani sezgisel halindeki bilgileri rahat şekilde sunamama, sıralayamama sonucunda geliştirilen bir alışkanlık ve tekrarlardır. Kekeme kişinin bir çok sezgisel bilgiyi tek bir bilinç işlemesine iletememe sorunudur. Bunu yaparken rahat ve sakin olmalı veya sinirlenmelidir. Bu iki halde kekemelik önlenmektedir. Sinirlemek sezgisel bilgileri bilince gelmeye zorlar ve hızla dışa sunma gerçekleşir. Öfkeli olan kişilerin hızlı ve yüksek sesle dışa vurumları sezgisel bilgilerin doğal akışından hızlandırılarak bilince sunulmaları fakat zihnin kontrol mekanizmasını da devreden çıkarmaları gözlenebilir. Öfkeli halde sunumlar hatalı olma olasılıkları yüksektir. Doğru olanlar ise zihindeki sezgilerin,  yani sezgisel bilgilerin bekletilip, tutulması ve fırsat bulunca kontrol edilmesine gerek duyulmadan hızla bilinç yolu ile dışa vurulması veya eyleme geçilmesidir.

Sezgilerimiz hem bilinçaltı ile bilinç arasında hem de bilinç ile bilinç üstü aşamalarda ara bilgilerdir. Bilgilerin arada bulunma halleridir.

Bilinçaltı- Sezgi-Bilinç- Sezgi- Bilinçüstü 

Sezgisel düşünme, sezgiler bilgiler, sezgisel yaşama.

Bilinçli düşünme, bilinçli bilgiler, bilinçli yaşama.

Bilinçaltı ve bilinç üstü ise insanda sık kullanmayacağı bilgilerdir. Hem beden olarak hem de zihin olarak yüksek enerji harcanması ve yöntem ve sistem geliştirilmesi gerekmektedir.

Sezgi için " İçgörü" düşünme, içgörü bilgi veya bilgileri, içgörü yaşantısı, yaşama şeklinde bilinçte belirgin olarak adlandırabilir ve bilinçli olarak değerlendirebiliriz.      

    


Yeni Bir Çağa Geçiş : Küreselleşme Çağı

 İnsanlık tarihi boyunca insanlar aile, grupsal ve topluluk halinde uzun süre birbirlerinden ayrı olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Birbirlerini biliyorlar fakat mesafelerini koruyorlardı. İnsan zihinsel özellikleri ile yaşamlarını kolaylaştırmaları ve öğrendikleri her yeni bilgi ile diğer grupları hakimiyet altına alarak daha büyük grupların oluşturmasına doğru ilerlemişlerdir. İnsanların birlikte olmaları arttıkça doğa içinde güçlerinin arttığı tecrübesine sahip oldular. Toplu halde avlanıyorlar ve toplayıcılık yapıyorlardı. Böylelikle hem tehlikeli hayvanlara ve diğer düşman insanlara karşı güvenliklerin sağlıyorlardı. Zaman bu topluluk halindeki insanların çoğalması ve yayılma zorunlulukları nedeniyle diğer topluluk halindeki insanlarla karşılaşmaya zorlamaktaydı. Ve bu karşılaşmalar anlaşmalar ile bitmesi zordu. Savaş ile kazanan kaybedeni kendi topluluğuna katıyordu. Yenilenlerden itiraz eden ve saldırgan olanlar kovuluyor yada öldürülüyordu. Buradaki amaç birleşmeydi. Köle, efendi temeli değildi. Temel olan birleşme zorunluluğu idi. Bu birleşmenin en sert hali hakimin edilgeni öldürmesi ya da kovması idi. Topluluktan kovulmuş insan ölüme terkedilmiş gibiydi. Başka topluluklara katılma çabasına karşı gelecek tavır ve tutum, kovulduğu toplumun kendisine yaklaşımından farklı sayılmazdı. En tehlikesiz yaklaşım ise topluluğun varlığına görevle katılması idi. Hizmet, av, ritüel ve özel yetenekler arasından bir tanesi olacaktı.

İnsanlık tarihi insan toplulukların nasıl günümüzdeki ulusal devlet olgusuna doğru ilerlediğini göstermektedir. 

Günümüzde ise tüm insanlar yeryüzünde her yere gidebilmekte ve her gelişen olayı bilmekteler. Halklar yaşamak ve deneyimlemek istemektedirler. İyi yaşamak ve deneyimlemek için refahlarını arttırmak istemektedirler. 

İlk insanlar hücre halinde tekilken aile olgusu ile dokuya dönüştüler. Sonra ulusal ülke aşamasına gelerek organları oluşturdular. 

Şimdi küreselleşerek bedenlenmeye doğru ilerlemektedirler. 

Zihin ve bedeni birleşim bir insan modeline ilerleme halinde olan bir insanlık tarihi ile karşıya olduğumuz fark ediyoruz. 

Bu aşama doğadaki yerimizi belirlemektedir.

İnsan doğada üç ana unsurdan biri olarak göze çarpmaktadır. Öncelikler hücre temelinden mikrobiyolojik canlılar, sonra bitkiler ve insan. 

Bu aşamada yani küreselleşmede neler olacaktır. Bunu zamanla göreceğiz. 

Felsefe de biz hazırız bu yeni çağa. 

Doğa aynası teorim bu aşama içindir. 

Daha fazla bilgi almak isteyen felsefe sever dostlar bu blogdaki tüm yazılarımı okuyabilirler. Youtube sitemde de canlı yayınlar yapmaktayım.    

19 Mart 2024 Salı

Rekabetin özgürlüğe baskınlığı : Savaş Olgusu

 

İnsanlıktaki savaş ne anlamlara gelmektedir.

Rekabetin özgürlüğe baskın gelmesi ve onu baskı altına alması vardır. Özgürlüğe ara verme onu baskılamaya ve akışını durdurmaya yönelik bir eylem halidir.

Savaş yapay seleksiyondur.

İnsanlık gelişim tarihinde sıfırlama, kültür sıfırlaması, durgunlaştırılması, boşluk oluşturulması olarak göze çarpmaktadır.

Toplumların birbiri ile savaşması demek olan bu durum hakimiyet ve sahip olma ile uygulanmakta olan düzenlerin değiştirilmesi amacıyla veya önceden gelen konumların kaybedilmesi endişesini taşıyarak saldırıya geçilme halidir.

İnsanlık tarihinde savaşlar her zaman özgürlüklerin kısıtlanmasına ve onun hızla ilerlememesine ya da hızla ilerleyen özgürlüklerin tehlikeli hale gelme risklerinde ortaya çıkmaktadır.

Tarihin gelişiminde hızla ilerlenirken birden hendeklerin, çukur alanların gelmesine benzer bir yeryüzü şekillerinin varlığı gibi insanlık kültürünün ilerlemesinde tümsekler ve çukurlar ile karşılaşılmaktadır.

İnsanın nüfusunu dengeleyecek kendisinden başka canlı ortaya çıkmaması insanın kendi kendisini dengelemeye zorlama halini ortaya çıkarmaktadır. 

Hastalıklar, kazalar, afetler, belalar ile insanlık kendi içinde doğal akışında seleksiyona uğrar iken bu oranların nüfus artışı karşısında az olması çevre insanların merkeze hücumu ve pay istemeye başlaması halinde merkezden çevreye karşı savaşla cevap verilmesi de söz konusudur savaş olgusunda.

Merkezin çevre kaynaklarını kullanmaya devam etmek amacı ve bu sürecin kesintiye uğramama telaşı da savaşı beraberinde taşımaktadır. 

Küresel mali hesaplarda gezen, göçebe paranın, sermayenin, yerleşik merkezlerden tarafından kontrol edilme ve dağılma tehlikesinden uzak olma çabası vardır. Sermayenin vatanı yoktur, ülke yöneticilerin ise vardır. Sermaye yöneticileri küresel olarak kontrol altına alınmamak ve özgürce davranmak, görünmemek, hesap verebilir olmamak peşindedirler. Ülke yönetimlerin haksız baskısı ve yaptırımlarına takılmak istememektedirler. Kar miktarlarından büyük miktarda vergi oranlarını vermek istememektedirler.  

Küresel mali krizlerin savaşları tetiklediği ve ateşlediği alanlara geldik. Mali krizlerin savaşlar ile aşılacağı fikri bir çok ülke yöneticisinin zihninde artmaya başlamaktadır. 

Ülke yöneticileri sermaye yöneticileri ile gizli bir savaş yürütmektedir. 

Ülke yöneticileri kendi merkezlerinden küresel dolaşıma geçmekte ve bunu yaparken görülmektedirler. 

Sermaye yöneticileri birer hayalet gibi dolaşmakta ülke yöneticilerini takip ederek ve onların hareketini daraltacak, yavaşlatacak engelleyecek planlar yapmaktadırlar. 

Ülke yöneticileri ile sermaye yöneticileri arasındaki savaş öyle bir hale gelir ki artık ikisi arasındaki savaş toplumların savaşı olma riskine dönüşebilir. Görünmeyen savaştan ya da vekalet savaşından görünen toplumların savaşına doğru ilerleme riski vardır. 

Vekalet savaşlarında paralı orduları sermaye yöneticileri yönetmekte ve ülke yöneticilerin silahlarını kendilerine çevrilmesine çalışmaktadırlar. 

Ülke yöneticileri ise gizli kurum ve güçlerini belli ve belirsiz olarak sermaye yöneticilerine yönlendirmekte ve onları kontrol altına almaya çalışmaktadır. 

2001 dünya ticaret merkezinin yıkılması dünya ticaret merkezine itirazı taşıyordu. Bu mesajı alan ülke yöneticileri tüm dünyada sermaye yöneticilerinin araştırılmasına başladılar.

Hala bu süreç devam etmektedir. Günümüzdeki Balkan ve Gazze savaşları ülke yöneticileri ile sermaye yöneticilerin uzun süre önce başlamış olan vekalet ve gizli savaşların halktan saklanamaz hale gelmesi halidir. 

Hepimizin endişesi ise bu ülke ve sermaye savaşlarının halkların yararına olacak şekilde sonlandırılmasıdır. Bu da yeni ekonomi ve ülke yönetim tarzları ile olabilecektir. Bu yeni ekonomi ve ülke yönetim tarz şekilleri önceki tarih örneklerden olmamalıdır. 

Yepyeni ülke ve ekonomi yönetim tarzları oluşturmak zorundayız. 

Ekonominin döngüsel, ülke ve özel ekonomi yönetimlerinin de yetki ve görev sınırlarını belirleyen ve sadece o yönetim işlerine odaklanmalarını sağlayan yeni yönetim modelleri oluşturmalıyız. Çünkü kurumların istikrarını olumsuz yöne çeken ve amacından saptıran unsur kişisel yargı ve kararlardır. Bir çok kurum amacı ve süreci bitmesine rağmen kişiler tarafından hala değişmesi gereken kurumların devam etmesinde zaaf içinde bulundukları saptanmaktadır.   

Bu yeni yöntemler üçüncü dünya savaşından sonra mı yoksa onun çıkmasını engellemeye yönelik olarak mı ortaya çıkacaktır bunu bilmek, tahmin etmek zordur. Savaştan önce olması toplumların tarihteki olduğu gibi büyük acılar çekmemesini sağlayabilir.

 

16 Mart 2024 Cumartesi

Bilincin İnsandaki Tanımı

 Kaostaki bilginin kozmoza getirilme çalışması bilinci oluşturmaktadır.

Youtube deki kanalımda bilinç dahil bir çok konuya değinmekteyim. 

On sekiz yaş üstü tüm okuyucularım davetlidir. 



https://www.youtube.com/live/o3dFixvS-NY?si=dMbx3AKbq_7a4VNH

4 Mart 2024 Pazartesi

Doğa Aynası Teorisi - 4

 Doğa Aynası Teorinin etkileri ile ulaştığım yeni bilgiler birbirine eklenmeleriyle bilgi demetleri şekline dönüşmeye başladı. 

Kuşların Evriminden Balıkların Karaya Çıkış Tezine

Kuşlarının evrimin araştırır iken canlıların sulardan karaya geçiş tezine rastladım. Yanlış tezleri birbirine bağlamak hem zordur hem de mantığa uymaları zordur. Fakat doğru bilgiler birbirine bağlandığında ilerlemeyi ve yeni bilgilerin ortaya çıkışına tanık olabiliriz. 

Kuşların ilk ve önemli besinlerini böceklerin oluşturduğu tezinden ilerleyelim. 

Canlılığın sırasıyla hücre, mikrobiyolojik canlılar ve bitkiler sıralamasında ortama bitkilere bağımlı olarak böceklerin geldiğini görüyoruz. Yeryüzünün büyük miktarda bitki ile dolması mikrobiyolojik canlılardan belli kesimin böcek olarak bu ortama dönüştüklerini söyleyebiliriz. Böceklerin ortama gelişleriyle çoğalmaları ve büyük bir oranda yeryüzünü kaplamaları söz konusu olmuştur. Bu döneme " Böcek patlaması " denilecek bu dönemde böcek ölümlerinin çok olduğu yeryüzünde bir katman oluşturduğu tezimizi bilimsel araştırmalar doğrulayabilecek veya yanlışlayabilecektir.

Böcek popülasyonu o kadar büyümüş, artmış ve genişlemiştir ki göllere, denizlere ve akarsulara kadar ulaşmış, yüzeylerini kaplayamaya başlamışlardır. Bu yoğun böcek ortamında balıklar böcek yemeye başlamışlar ve bu besin zincirine katılan balık türü sayısı da artmış ve çeşitlenmiştir. Önce suların üzerindeki beslenmeleri kıyıya doğru gelişme göstermiş sonra hem kara hem de su arasında bir amfibi türü ortaya çıkmış böceklere bağlı beslenme bu yeni türü karaya taşımıştır. Karada böceklerle beslenen türler farklı cinslere evrilmek zorunda kalmıştır. Sürüngenler, yürüyen dört ayaklıllar (kertenkele) kurbağalar ve kuşlar şekline dönüşmüşlerdir. 

Kuşlara dönüşecek yeni türler önce  yere yakın uçan, sıçrayan ve kaçan böceklere sonra bitki ve ağaçların üstlerine doğru ilerleyerek yüksekteki böceklere beslenmeye doğru evrilmişler ve sonunda uçma özelliklerini kazanmışlardır. Sonraki yaşamlarından böcek azalması karşısında meyve, bakliyat gibi bitki özelliklerinden beslenerek varlıklarını korumayı sürdürmüşlerdir. Ete yönelen son versiyonlar olan etçil kuşlar son şekillenme aşamasında bulunmaktadırlar.

Görüldüğü gibi hem kuşların evriminde hem de diğer türlerin sulardan karaya çıkışlarında böceklerin etkisini görmekte ve evrimin kayıp parçasını tamamlamaktayız. Artık bu tezlere bilimin yaklaşımını beklemekten daha öteye gidemeyiz. 

Felsefe yola devam etmelidir. Doğa Aynası Teorisi bizlere daha bir çok yeni bilgi için tez ve varsayımlar vereceği öngörüsündeyim.

1 Mart 2024 Cuma

Doğa Aynası Teorisi - 3

 Doğa aynasından insana bakmaya devam ediyoruz. 

İnsanın ilk zamanlarında iki türlü yaşantısı bulunmakta idi. Ağaçlar üstünde ve yerde şeklinde yaşamını sürdürmekte idi. Ağaçlarda meyvelerin olgunlaşma dönemlerinde dolaşıyor ve meyveleri elleri ile koparmak ile besini ile ağzı arasında elini kullanarak önceki canlıların ağız besin birleşikliğinden uzaklaşmaya başlamıştır. Etçiller de avlarını yakalamak ve parçalamak için pençelerini kullanmaları ile insanın meyveyi elle alıp yemesi aynı şey değildi. Etçillerin pençeleri ağızlarının bir uzantısı özeliği taşımakta ve kendine özgü tırnak şekli ile bedenin ve ağzın bir uzantısı durumundaydı. İnsan ise meyveyi el ve kol gücü ile koparması elin değişimin sadece kuvvetli bir avuçlama ve çekme üzerine sağlamıştı. Bu özellik elinin etçilin hareket etmesine yardım amacında olan ön ayaklarının ikinci bir özellik taşımasına doğru ilerlemesiyle aynı durum değildi. Pençe hem yürümek hem de avlanmak için iki yöne ayrılmış ve etçile avını kovalar iken avını durdurma olanağı ile sınırlı kalmıştı. İnsan ise avucunu tutma ve çekme yönünde geliştirmiş ve dallarda oturma alışkanlığı onun dik durma davranışının ilk adımları olmuştur.

İnsan ağaç üstlerindeki yaşamı ve yerdeki yaşamı şeklinde iki yaşam biçimin geliştirmiştir. Kendisini avlamakta olan etçillere karşı ağaçlar korunaklı halde olurken etçillerin ağaçlara hızla çıkıp kolay inememeleri onlarında ağaçlara tek yönlü bir hızla çıkıp inmekte zorlanmalarının ağaçtaki insan veya başka avlarını avlandıklarına işaret etmektedir.

İnsan hem hem ağaçta hem de yerdeki yaşantısı sırasında farklı özellikler kazanmıştır. Ağaçta iken görme ve ses özelliklerini geliştirirken ağaçtan inince koku özelliğini geliştirmiştir. Yerdeki yırtıcılar koku merkezli  yaşarken görme özelliği sonraki önemli özellik olarak oluşmaktadır. İnsan ise ağaçta iken hem görme ve duyma özelliği ile ağaçtan aşağı inince koku özelliğini de geliştirmiş olup bir çok duyu yetilerini geliştirmesiyle çevresindeki yırtıcı ve başka hayvanlara karşı bir üstünlüğü oluşmaya başlamıştı.

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...