28 Temmuz 2013 Pazar

Doğa ve İnsan 6 (Bilgi'nin İzinde)

Doğada canlılar arasındaki ihtiyaçlarını karşılama ve ona sahip olma rekabeti, yarışı bedensel ve grupsal becerileri, olanakları ile olmaktadır.

İnsanlık tarihine bir göz attığımızda da aynı sürecin doğaya uygun bir şekilde bireysel, grupsal ve kitlesel savaşlarla hükmetme, el koyma, yok etme ve kovma biçiminde gerçekleştiğini görebiliyoruz.

Madagaskar adasında doğada canlıların birbiriyle rekabeti konusunda 32 türe ayrılmış lemur varlığı çok açık ve anlaşılır bir örnek olarak hala durmaktadır.

Adanın en verimli ağaç, bitki örtüsü ve su kaynaklarına sahip bir tür merkezi kapmış çoğalan nüfuslarını dışa doğru itmiş, kovmuşlardır. Adanın en verimli bölgelerinden daha az verimli, zor yaşanabilir bölgelerine doğru göçe zorlanan lemur türleri zamanla o koşullara adapte olarak kendilerinde değişimleri gerçekleştirmişlerdir. Hatta mekansal olmakla yetinmeyip zamansal(gece) bakımdan da farklılıklara uyum sağlamışlardır.

İnsan doğadaki dna genlerinden gelen bilgilerle yetinseydi ihtiyaçlarını karşılamak için rekabet ediyor, zaman ve mekanı kullanırken merkezden dışarı doğru itilir ve değişimlere uğrardı. Tarih bize mekan ve iklimlerin insanların dna değişimlerinde sadece renk gibi fiziksel özelliklerinde değişikler yaptığını gösteriyor. Tüm insanlar dna dan gelen genetik bilgilerin yeterliliğinde iken zihne şırınga edilircesine eğitim yolu ile istenilen insan modeline dönüşebilme becerisinde olduğunu göstermektedir. Bir çocuktan bir suçlu da yetiştirirsiniz bir hakimde tercihinize bağlı olarak ama ikisi bir arada olmaz. birbirine zıt kimlikleri yükleyemezsiniz. Bir suçlu zamanla kendini bilgilendirerek hakim olabilir veya bir hakim bencilce davranıp suç işleyebilir.

İnsanlığın şu an geldiği aşama, doğaya ihtiyaçlarıyla bağımlı iken doğayı koruma ve küresel olarak paylaşma plan ve prensipleri lemur türleriyle aynı olabilir mi ? Bunu hangi akıl ve vicdan kabul edebilir. Zaten tüm savaş ve uluslararası devletsel, bireysel ve kurumların plan ve stratejileri şu basit Lemur rakebetiyle kolayca açıklanabilir.

Lemur zihniyeti

İnsanlık tarihine baktığımızda Lemur zihniyetleriyle dolu insanlar, liderler görüyoruz. Hayvansal bencillik, kavgacı, hükmetme, yok etme veya kovma davranışları Lemur zihniyetini anlatmaktadır. İnsan insanın kurdudur, büyük balık küçük balığı yutar gibi tüm sözler doğa kanun ve kurallarını kabul edici Lemur zihniyetini canlı kılmak isteyen insanlara aittir. Artık insan doğada yaşarken kural ve kanunlarıyla yetinmeyecek ve kendisini bu kurallara bırakamayacak bilgi ve tecrübe konumuna gelmiştir.

İnsan yöntem ve yaşama prensipleriyle doğanın içinde olup onun kurallarına bağlı değildir artık. Doğa ile ancak temel ihtiyaçlarımızla bağımlıyız, tabi ki onu korumak birinci vazifemiz olmasına rağmen kuralları üstü bir olanağa erişmiş durumdayız. Bu süreç insanın diğer canlılar gibi sadece dna'dan gelen bilgileri aşıp ve onunla yetinmeyip zihne direkt verilen ve eklenen aile ve toplum eğitim ve bilgileriyle yeni bir oluşuma geçmesiyle başlamıştır.

Platonun devlet anlayışındaki çocukları bir merkezde yetiştirip ve eğitim verilmesi ile ileri bir demokratik, zeki, adil ve zengin toplum oluşturma hayali belkide farkında olmadan İnsanın dna bilgileriyle eğitim bilgilerini ayırmak üzerine kuruluydu. Platon tabi ki çağımızın da kabul ettiği gibi iyi bir toplumun eğitimle olacağını savunuyordu. Sadece anne ve babanın yanlış eğitiminden bireyi profesyonel eğitime tabi tutmak amacında olduğu o zamanlar için uygulanması imkansızdı. Ya diktatör yönetimi de aynı uygulamayı yapar çocuklara yönetimini öğretirse insanlığı büyük bir felaket bekleyebilirdi.

Doğaya bağımlı ama onun yönetiminde olmayan insan çağımızda ekonomik ve siyasal kaynak ve görevleri paylaşma sistemleri arıyor ve insanlık tarihinde yeterince uygun örnekler bulamıyorsa yeni yöntemleri araştırmalı ve yeni sistemler ortaya koymaya çalışmalıdır.

Devlet, toplum ve birey değerleriyle uyumlu yeni ve denenmemiş sistem arayışları devam etmektedir. Eski sistemleri iyileştirici ve modernize edici olunması yani toplum mühendisliği çalışmaları da olmalı fakat etkileri ve sonuçlarının nasıl olacağını iyi hesaplanması ve halka açıkça anlatılması, eğitimi de gerekmektedir. Haliyle geri kalmış ülkeler bir sistem laboratuvarı olmaktan kurtarılmalıdır.

Ülke yönetim sistemleri statik değil dinamik olmalıdır. Çünkü bireyler ve toplumlar dinamiktirler. Değişim ve dönüşüm süreci her geçen zaman daha da hızlanmaktadır.

Sistemleri kendi haline bırakmak veya dondurmaya çalışmak doğa kurallarına teslim etmek anlamına gelir ki doğa kendi kuralı olan bedensel ve grupsal niteliklerin ön plana çıkmasını ilke şartlara dönüşünü sağlar. Lemur zihniyetinin hakimiyetine götürür.

Doğayı korur ve onda yaşarken kurallarının üstünde insanlık olarak ihtiyaçlarımızı, olanaklarımızı en iyi ve halklarca adilce paylaşacak, yönetecek ülke ve küresel sistemler üretmemiz mümkündür.

Özkan Salman


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...