26 Mayıs 2020 Salı

Türkiye'de Felsefenin Bunalımı

Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana eğitimde ve kültür alanında felsefe ilgi ve ilgilenilen olarak gelişmesini yavaş sürdürmüştür doğal olarak, çünkü felsefe toplumda ve bireyde bir kaynamış sütün kaymağı niteliğindedir. O kaymak ki sütün içindedir. Süt ısınmalı ve kaynamalıdır kaymağının ortaya çıkması için. Cumhuriyet öncesi ülkemizde temelleri bulunan felsefe sütün içinde kalmış bir türlü ortaya çıkamamıştır.

Yüzyılını doldurmakta olan ülkemiz bir çok kez kaynamış, soğumuş ve tekrar kaynamıştır. Felsefe konusunda kıta felsefesi ele alınmıştır öncelikle kıta felsefesinin temelleri İyonya, Atina ve stao dönemlerinden geçmesi ve modern felsefe ile tamamlaması ile ülkemizinde temeller üzerinde ortaklığı bulunmaktadır bir çok islam filozofu nedeniyle. Temellerimiz aynı iken Avrupa aydınlanmasının felsefenin temellerinden doğarak gelişimini sürdürmüş iki büyük dünya savaşıyla tamamlamıştır. Sonraki aşamalar ise Analatik felsefenin etkisi altında tamamiyle bilimin teknoloji ideası altında ilerlemesini sürdürmektedir.

Ülkemiz üniversitelerinde felsefe bölümlerinin çoğalması ile felsefeci miktarının artması ve felsefe alanında uzmanlaşma gözle görülür hale gelmiştir. Ülkemizde ve küresel olarak süt (olay, olgu ve kavramlar) kaynamaya başlamıştır. Ülkemiz bu zamana kadar ki sürede küresel olarak teknoloji ve felsefe  konularında geride kaldığını bilmekle birlikte bunun nedenleri üzerine durarak arayı kapatma olanağına da ulaşmış durumdadır.

Günümüzdeki, felsefenin bunalımı ise bilgi sorunundan değil, felsefecilerin diyalog, tartışma zemin ve zamanı olanağından yoksun olmalarındandır. Diyalog ve tartışmalar eleştiriye, eleştiriler ise yeni bakış ve araştırmalara yöneltecektir. Birey, toplum, doğa, zihin, insan, küresellik, ekonomi, bilim, felsefe, sanat, din, ilişkiler, değerler, medeniyet, tarih, uzay ve insan, insan hakları, edep, mesafe, güvenlik, özgürlük, bilgi, varlık, anlam, meslekler, eğitim, kurum, ruh, canlılık gibi bir çok konuda fikirlerin bir araya gelme ortamına ihtiyaç bulunmaktadır. Fikirler boşlukta adeta konacağı zihin ve bilinç arar durumdadır. Her fikir sahibi edep ve adap içinde fikirlerini sahiplenmeli ve savunmalıdır. Eleştiri ve kritik kendisine ortam ve zemin bulmak zorundadır. Kutuplaşma, kamplaşmaya meydan vermeden her felsefeci kendi fikrini mevcut bilgiler üstünde ortaya koymalıdır.

Düşünce dünyamızın gelişmesi felsefenin gelişmesine bağlı olmakla birlikte, cumhuriyetten bu yana kaynayan sütün üstünde kaymağın ortaya çıkmaya başladığını söyleyebiliriz. Felsefenin bunalımı bu kaymağın boşa gitmesi anlamına gelmektedir. Buna izin vermemek için zıt fikirlerin karşılaşması, bilinen bilgilerden bilinmeyene ulaşma çabalarının çarpışması, yeni ve eski fikirlerin eleştirisi ve kritiği, fikir sahiplerinin görünür olması ve savunduğunun bilinir olması, tüm bunların olabilmesi için aracıların, mekan ve zamanın olması gerekmektedir.

Monolog felsefe, kendini sınırlamak ve kısıtlamaktadır. Kitaplarda, yayınlarda kalan ve söze gelmeyen, antitezi ile karşılaşmayan fikir ve düşünceleri, felsefenin bunalımı olarak adlandırabiliriz.

Doğru ve gerçeğin ortaya çıkması yanlış denilen bilgilerin enerjisine, antitezine ihtiyaç duyar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder