25 Ekim 2020 Pazar

Aklın Sarmalı

 Dürtülerde tatmin, güdülerde yönelim, duygularda doyum ve akılda anlama ve bilme sonuçlarına varılmıştı önceki eytişimsel düşünce süreçlerinde (bknz. dürtüler, duygular ve akıl yazısı).

Bu saptamalar sürecine bağlı olarak bir çok anlaşılması zor insani ruh ve his hallerin açılımını ve incelemesini yapabileceğiz. 

Fiziksel gelişen süreçlerin (itkiler ve dürtüler) ruhsal veya his yaşantısı aşamalarına ( güdüler ve duygular) nasıl evrildiğini, tutunma ve tutum aşamasına nasıl ulaştığını ve davranışlara nasıl yansıdığını düşünmeye (akıl) çalışacağız. 

Duyguların doyumlarını ve döngülerini inceleyelim. Duygu, doyum ve döngüsünün insanda her duygunun doğal bir süre içinde oluşarak ve kültürel ortamına göre doyum döngüsü olmasını dikkate alırsak, duyguların oluşması doğal doyum süreçlerinin ise kültüre göre şekillendiğini belirtebiliriz.

Döngülerin sürmesi doğal bir zorunluluk olması fakat kültürel olarak bu döngüyü değişime zorlanıyor olması modern insanda bir takım mutsuzluklara neden olabilmektedir. Doğal oluşan duyguların doyum süreci ve döngüsü ertelenmesi, gecikmesi durumunda, insanda anlayamadığı fakat hissettiği bir takım huzursuzluk ve mutsuzluk oluşturabilmektedir. 

İnsanlık gelişiminde duyguların kültürel ortama yansıması, birikmesi, dallanması ve karmaşıklaşması adeta çözülmeyi bekleyen bir karışık yumak gibidir. Hangi duygular birbirinin devamı, ikamesi, sonucu, kesişimi, birleşimi olduğunu kültürel ortamların zaman ve mekan olarak ele alınarak incelenmesi, araştırılması ve ortaya konması gerekmektedir. 

Kısa saptamalar

Duyguların doyum ve döngü süreci kültürel olarak sürü güdüsünün temelinden toplum yaşantısının şekillerine yansımaktadır. Burada bir güdünün şekil değiştirerek duyguya evrildiğini söyleyebiliriz.

Sağlıklı ve normal işleyen duygu  doyum ve döngüsü, sosyal yaşantı içerinde birden güdü aşamasına gerilemekte, sanki tamamlamamış gibi sahte bir kimliğe bürünebilmektedir. Bu hali anlamayan ve fark etmeyen insan hayali bir duygu doyumu ve döngüsünün baskısıyla karşılaşarak mutsuzluk ve doyumsuzluk duygusunu öne çıkarmaktadır. Sağlıklı ve normal işleyen duygu doyumu ve sürecini kültürel ortamda hangi etkenler bozmakta ve duyuların aldığı veriler ışığında hayali dürtülerin yarattığı yanlış güdülenme sürecinde baskılanan duygu doyum ve döngü süreci başlamaktadır. 

Canlının beslenme kaynağından gelen iki önemli etken biri enerjiye diğeri üreme için fiziksel ortamı hazırlamaya yönelir. enerji harekete, üreme fiziksel yapı ise yumurtaların oluşumuna etki eder. Ayrı cinsellikteki canlılar birbirlerine duyusal yol (ortak olarak dokunma) ile bağlantı kurduklarında anahtar ve kilit gibi bir ileti dürtülerde aktif olur. Enerji bu dürtünün etkisi ile canlıyı harekete geçirir. Hedefe yaklaşma olarak. Artık bir güdü aşamasına geçilmiştir. Bu güdülenme tamamlanmaz ise yani uzar ise duygu ortaya çıkar ve doyum baskısı oluşur. Yine doyum oluşmaz ise canlıda ikamesi oluşurken insanda mutsuzluk olarak ortaya çıkar. Sonraki aşama ikamedir. İkame en ufak bir duyu verisi çölde serap görmüşçesine duygunun yoğunlaşması ve doyumu sürecini hızlandıracaktır. Uykularda  rüya görme ve bu etki ile doyum sağlama buna örnek verilebilir. 

Rüya sürecindeki yaşantıyı bilinç fark etmemiş, dürtü, güdü ve duygu ondan bağımsız olarak bir döngüyü tamamlamıştır. Bilinç bu durumu uyanıklıkta fark eder. Fakat bu doyum rüya yolu ile olduğu için bilinç bunu yeterli bulmaz, kültürel ortamın etkisi ile fiziksel yaşantı ile hafızasına da kaydetmek ister. Bilinç, bu durumda kültürel yaşantının doğal yaşantının önündeymiş gibi bir izlenime kapılır. Yani doğal tatmin yeterli olmamakta o duygunun doyumunu ve sürecini kültürel olarak yaşamak ve hafızasında tutmak ister. İşte bu hal insan duygu doyumu ve döngüsünün doğal ortamından tarihsel olarak kültürle değişime uğradığını göstermektedir. Dolayısıyla insan her duygusuna doğal olarak doyum ve döngü sağlayabildiği halde kültür ortamındaki bir çok uyaran etki ve uzatılmış alışkanlıklar ile bunu yeterli bulmamanın mutsuzluğunu, doyumsuzluğunu yaşamaktadır. 

Tutkuların insanlık için faydalı olanlarını her insan takdir eder. İnsanlığa zarar verenleri ise kin ve nefretle anmak yerine nasıl oluştuğunu araştırmak gerekmektedir ki aynı süreçlerin tekrarının olmaması için ve örnek oluşturulmasını önleyebilmek için. 

Modern insanın çözülebilecek büyütülmüş, karmaşıklaşmış ruhsal sorunlarının temellerinde aslında o kadar da karanlık ve bilinemez olmadığının farkına varabileceğiz.

Ergenlikten yetişkinliğe geçiş aşamasında her insanın hızını alabileceği bir yeni motor ateşlemesi (vites) yapar. Bu ateşleme o insanı yetişkinlik boyunca destekler ve varlığının devamına neden teşkil eder. Ve bir çok insan o başlangıç motorundan yeni bir ateşlemeye geçtiğini veya geçmesi gerektiğini geç fark eder.

O motorun ateşlenme nedeninin önemsiz veya önemli olması aynı değerdedir amacı bakımından. Sonraki aşamalarda ilk nedenin etkisinin devam edip etmediğinin gözden geçirilmesi önem kazanmaktadır.

Ömürlük hallerinin çok farklı ve çeşitli olması canlılığın insanlık üzerindeki her türlü yaşam olasılığının denenmesi ilkesiyle oluşmaktadır.

Kültürel yaşamı, doğal yaşam paralelinde yürütmeye çalışmalıyız. Bağlantıların açık ve belirgin olması mutluluk ve iyi yaşam kavramlarımıza yeni açılımlar oluşturabilmemizi sağlayabilecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...