17 Şubat 2021 Çarşamba

İnsan Doğa ve Dünya - 9

 Canlı yeryüzündeki gelişiminde kendi içinde devinirken, evrensel ilkelerin kendisi için olumsuz yönlerine karşı yeni çözümler araştırmıştır. Evrensel ilkelerin devasa boyutlarına ve olumsuz etkilerine karşı hep yenilenmiş ve kendisini geliştirmiştir. 

Ortam sıcak mı hemen ter bezlerini üretmiş, daha sıcaksa suya girmiş, daha mı sıcak hemen yeraltına mevzilenmiş ve mağaralara, yer oyuklarına doğru kaçmıştır. Dünyanın dönüşümü ve değişimine karşı adeta arenada ki dövüşen gladyatörler gibi evrensel ilkelerin acımasızca oluşum ve etkilerine üzerine gelen boğalara yön gösteren matadorlar gibi her türlü esneklik ve taktik şekillerini araştırmış ve uygulamıştır.

Bu amansız mücadele milyonlarca yıl sürmüş ve hala sürmektedir. Geçen zaman canlının çoğalmasına, büyümesine ve çeşitlenmesine doğru ilerlemiştir.

Canlılık zayıf ve naif halindeki hücresel boyutlarından ona göre devasa sayılabilecek tam beden canlı ve hareket, direnç ve sürdürebilir kabiliyeti yüksek formlarına ulaşmıştır. Canlılar hep öncekinin devamı ve onu yok etmeye yönelmeyen şekli ile yeni cins ve türlere doğru gelişmişlerdir. Hücresel boyuttan tam bedenlenme sınırına (dünyamız olanaklarında) ilerler iken bir kopma anı yaşanmıştır. Bu kopma boyut değişimi ile ilgilidir. Hücresel küçük yaşantı halinden hücrelerin birleşip ona göre devasa boyuttaki canlı türüne dönüşme anı. Bir karınca yiyen hayvanı ufak ve çok sayıda karınca olmasını beslenme kaynağı yapabilmiş, balinalar, küçük ama sayıca çok olan besin kaynakları sayesinde büyümüşlerdir. Ama hücresel boyuttaki canlıları fark etmeden bedenlerine almaktadır tüm büyük bedenli canlılar. Havadan, sudan ve her türlü yoldan bu hücresel canlı ile bedensel canlı arasında nasıl bir ilişki olmaktadır. Hücresel canlının bedensel canlı içindeki tutumuna göre yeni durum belirlenmektedir. Ya beraber yaşamaya devam etmekteler ya da birbirine zarar vermekteler. Bedenlenmiş canlının özelliği sürekli dış dünya algısın yöneliktir. Bedenin içi ile beden dışı arasında farklı tutumları vardır. Beden dışı ile av-avcı temelinde yaşarken içinde ise dıştan gelen hava, besin ve diğer maddelere karşı bir tutum geliştirme çalışması vardır. İç çalışmalar adeta işleyen ve kendini tekrar eden otomasyon gibidir. Birbirini tamamlayan, sırası ile işleyen, küçülen, büyüyen, esneyen, darlaşan küçük milyonlarca hücrenin birleşerek farklı görevler üstelenerek oluştuğu ve yok olduğu bir organizma. Oluşanın yanındakini ittiği, kaybolanın akışa ve çıkışa yöneldiği aktif, sürekli ve düzeni olan bir sistem. Değişimleri yine dıştan gelecek etkilerin şekline göre oluşturan bir yapı. Dış ortam çok mu sıcak, beden ısınmakta, çözüm nedir'in alarmları çalmakta ne yapmalı, deriden başlayan hücre ölümleri, yanıklar, su desteği ve su toplanması gibi oluşumların hiç bitmeyen mücadelesi dıştaki düşmana karşı. Nedir bu düşman, kimdir bu sıcağı üzerime gönderen. Yangın, güneş ışığı, derinin sürtünme zorunluluğunda olması dış etkenlere (taş, toprak vb.) Nedir bunlar evrensel ilkelerin olumsuz canlı üzerindeki olumsuz etkileridir. Canlı evrensel ilklerinden her zaman yararlanmış ve onu kullanmıştır, ancak evrensel ilkelerin oranı ve kapasitesi öyle büyük ve sonsuz görünmektedir ki canlıya adım adım ilerleme olanağı tanımaktadır. Canlılık ilerler iken evrensel olaylar (ilkeler) sürekli aynı olmakta fakat evrenin diğer taraflarında (dünya dışında) canlıyı tehdit edecek daha fazlası bulunmaktadır. Canlılık okyanusta adeta bir taş gibi olan dünya üzerindedir. Ve o taş üzerinde doğasını oluşturmuştur. Bütünlüğü olan ve evrensel olaylara karşı dayanıklılığın arttırmanın yollarını araştırmaktadır. Kendini bu devasa ortamda büyütmeye, geliştirmeye, sürdürmeye ve yayılmaya çalışmaktadır.

Tek hücresel canlının bedende, dünyanın evrende bulunma hali

Bedensel canlının içine giren tek hücreli canlı ile canlılığın tek olduğunu bildiğimiz dünyanın evrenin içinde bulunduğunu düşünelim. Tek hücreli canlı bedendeki hücreleri tanımaktadır. Bedendeki hücreler de onu tanımaktadır. Bedendeki hücreler bu tek gelen hücreye karşı hemen tepki oluşturamazlar, çünkü onların bir görevi var onunla ilgililer. Tek gelen hücre(zararlı virüs) saldıracak hücre araştırmaktadır. Sürekli bir deneme içine girecektir. Varlık nedeni budur. Beden hücreleri ise anca kendilerini savunmaya çalışacaklardır. O da hücre zarlarıyla tehlikeyi diğer hücrelere bildirebilmek için esneme, titreme, sertleşme şekillerinde olabilir. Tek hücreler beden hücrelerine saldırılarında başarılı olurlar ise artmaya başlayacaklar ve bulundukları bölgede hücre hasarları oluşturmaya başlayacaklardır. O bölgedeki hasar kalbin atış hızını arttıracak ve daha çok kanın o bölgeye yönelmesini sağlayacaktır. Amaç hasarı onarmak ve temizlik yapmaktır. Çünkü beden yok olan hücrelerin temizliğini de yapması gerekmektedir. O bölgedeki aşırı hücre ölümleri kan miktarının o bölgede artmasını sağlarken neler olmaktadır. Kan ölen hücreleri nasıl temizlemektedir. Ölen hücreler sırasından nasıl çıkmaktadır. Erime mi, dağılma mı yoksa birden koparak mı.

Dünyada büyüyen gelişen canlı tüm yeryüzünü ele geçirmiş durumdadır. Doğasını kuran canlılık (tek hücreli canlı evrensel bedende benzetmesi) artık özerkliğini ilan etmiştir. Evrende dünya ile görünür olmuştur.  Eğer bu durum içinde insan doğanın evrene bakışında geri bildirimi ise görevine uygun davranmamaktadır. Bu görevi varsa  onunla yüzleşecektir. Ama nasıl. Aslında yüzleşmesi demek diğer büyük olasılık olan ise canlılığın dünya dışı sıçrayışı görevini fark etmesi ve ona odaklanması halidir. 

İnsanlığın bu görev aşamasındaki durumu bir çocuğa emanet verip belli bir yere götürmesini istiyorsunuz, o çocuk emaneti götürürken yolda oyalanıp durmaktadır, yolda çevreye bakmakta, çiçek, böcekle, bitkiler, sularla ilgilenmekte, yoldaki diğer çocuklarla oynayıp yolunda yavaş ilerlemektedir. Aklının gereğini değil yani hedefe odaklanma değil, bedenin istekleri ve çevre ile ilgilenmektedir. Yolda araba, ev yapıp yemek yemekte, diğer çocuklarla oyun oynamakta ve kavga etmektedir. Çevredeki tüm canlılar " Yürü be çocuk hedefe odaklan, emaneti götür" diye bağırmaktadır, ama çocuk duymamaktadır. Tüm doğa nefesi tutmuş çocuğun yol almasını isterken çocuk birden bitkilere sopa ile vuruyor, böcekleri eziyor, kelebekleri yakalamaya çalışıyordu. Kendinin bu yolda her şeyin hakimi ve efendisi olarak görmektedir. İstediğini yapmakta özgür olduğunu düşünmekte ve hissetmektedir. Aslında o özgürlüğü ve düşünme yetisi hedefe gitmesi için verilmiştir. Fakat o henüz bunu anlamamıştır. Yolda bir düşünceli bir çocuk çıkar ona hatırlatır görevini ama çocuk zaten gideceğim acele niye edeyim der. Haklısın, aceleye de gerek yok galiba ama çevreye ve diğer çocuklara biraz zarar veriyorsun gibi geldi bana ne dersin der, Yolcu çocuk derki aklım gitmiyor hedefe bedenim gidiyor, öyle olduğu için sıkılmadan gitmek istiyorum der ve yoluna devam eder. O da doğru der düşünen çocuk. Her şey yolunda o zaman galiba diye düşünür. Ve giden çocuğa yetişir der ki yolda zorluklar var sen füze ile emaneti gönderirsen aklınla gitmiş olursun gerekirse sen de güvenle gidersin der. Yolcu çocuk olabilir de bunu yolda düşünürüm der. Yolcu çocuk yoluna devam eder, düşünen çocuk da düşünürken yerinde kalıp, onu ve emaneti verenleri izlemeye devam eder.

Evren, henüz canlılığı, doğayı ve dünyayı fark etmiş midir. Fark etti ise ona tepkisi ne olacaktır. Fark etmedi ise ne zaman fark edebilir. Fark etti ve onun gelişmesini büyümesini istiyor mu ya da onu zararlı ve tehlikeli olarak mı görmekte. Evren içinde dünya ve doğa ne durumdadır. Oluşum olduğunu biliyoruz şu an. Bir şeyler oluyor, evrensel hareketin içinde madde ve enerji hareketine canlı da katılmış durumda. Doğanın ve dünyanın evrendeki durumu nedir.

Güneş sistemlerini birer hücre olarak kabul edersek dünya dışarıdan gelmiş veya içinde oluşmuş bir tek hücre niteliğinde görünmektedir. Bu hücre diğer hücrelere ulaşmak istemektedir. Önce hücrenin içindekilere ulaşması gerekmektedir. Dünyadan bakınca en lezzetli hücrenin parçası olarak mars görünmekte. Hedef hem yakın hem de kolay ele geçirilmelidir. Ona ulaşınca doğa ve canlılığa katkı sağlayacak özellikte olmalıdır. Tecrübe olacaktır ilk fetih, ulaşma ve kapsama. Bu cümle bilimin ilerlemesi ile keşiflere ve sömürgelere neden olmasını hatırlatmaktadır. O aşamaların birer, pratik olduğu kötü örneği durmaktadır sanki. Fakat insanlık tarihinde bu örneklerin çok olması hangisinin tek ve kabullenemez olmasını sağlar ki.  Artık kazanılan bu tecrübelerin diğer insanlara değil ulaşılacak dünya dışı yerlere olacağında görülmekte. Sonraki ulaşımlar daha hızlı ve kolaylaşacaktır doğa için. Fakat önünde evrensel ilkelerin kendisini engelleyen olumsuz etkenleri bulunmaktadır. Dünyayı ele geçiren doğa önündeki bu yerlere giderek büyüme ve yayılmasını devam ettirecektir. Evren bunu fark ederse dur diyecektir. Göktaşı yağmurları, kuyruklu yıldız istilası, marsın uzaklaşmaya çalışması, güneşin ateşinin arttırması gibi belirtiler oluşabilir. Eğer marsa gider de orada dünya benzeri doğa oluşturabilirsek evrensel bedenle uyumlu olduğumuz ve yayılmaya ve büyümeye devam edebilme olanağımız açık demektir. Fakat oraya uyum sağlayamaz isek ve bunun imkansız olduğunu görürsek duvara çarpmış ve sınırımızı görmüş olacağız. Evren bizim sınırlarımızı belirlemiş ve bizi takip etmektedir demektir. 

Uzaydaki keşiflerimiz doğaya, dünyaya ve evrene ait bir çok soruya cevap bulacak, yeni soruların yolunu açacak ve insan olarak yerimizi belirleyecektir. Evrene, dünyaya, doğa ve insana ait bir çok sorunların cevabı ve yeni soruların devamı mikro alandan değil makro alandan gelecektir. Çünkü canlılık yapımız ilerlememiz büyümemiz yönündedir. Küçülme ve sabit kalma değil, kuantum bize ancak teknoloji bilgisini geliştirme yönünden etki edebilir, evren hakkında daha çok bilgiyi büyüme ve ilerleme ile edinebileceğimiz görülmektedir. Kuantum bilgisi mikro alandaki bilgi sınırlarımızı belirlemiştir. Ondan akıl olarak fayda sağlamamız ancak teknoloji üzerinedir. Titreşen kuantumlar bize evrenin de akıl sınırlarımız zorlayacak oranda devasa bir beden ile karşı karşıya olduğumuz göstermektedir. Bu beden ne kadar büyük ve ne yapmaktadır. Bu sorular birer olasılıktır. Yanlış da olabilir.  

Doğa ve dünya bu bedende ne durumdadır. Bir virüs mü, görevi olan bir oluşum mu, dönüşecek ve başlangıcını hatırlamayacak bir aşama mıdır. Bir aşama ise akıl burada neyi ifade etmektedir. Ne anlama gelmektedir. Canlılığın ve doğanın evrende yolu açık ise sonraki gelişim tek dev hücre canlı ile yola devam edeceği ön görüsü önümüzdedir. Bu tek dev hücre canlı modeli küçük ve büyük canlı örneklerin temsilinde yeni bir cins ve tür olabilir, temel ve küçük ile büyük ve üst sınırın birbirine bağlanması gibi bir durum. Bunu dev ve birleşik kayadan ev yapmaya benzetebiliriz. Şu an yeryüzündeki tüm canlılar hücre parçalarının birleşimiyle bütünsel görünümündedirler. Tıpkı maddelerin birleşerek dünyayı meydana getirmesi gibi. Enerji halindeki güneş ise enerji parçalarının birleşimi, eriyik madde bileşimi, enerjinin sıvı halinde bulunuyor. Bu enerji sıvısı ışık şeklinde akışa giriyor uzayda. Isısı düşük bir evrende sıcaklığı yıldızlarda bulunan, toplanan ısı merkezleri gibiler adeta. Kara delik ışığı yani enerjiyi alıp ya evren dışına atıyor ya da yeni yıldız oluşumuna aktarıyor. Bir döngü var gibi. Ama nasıl bir döngü. 

Marsta ve ay da oluşacak doğada canlıların nasıl olacağı hayal gücümüzün ötesine geçebilir. 

----------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...