Beynimiz bedenimizin bir uzantısıdır. Varlığı bedene bağlanmaktadır.
Canlılara baktığımızda beyin yapıları evrimdeki ilerleyişe göre artmaktadır. Beyin bir evrim eseri ise başlangıcı ve oluşma olanağı bedene dayanmaktadır.
İnsan dışındaki bir çok canlıda fiziki kanunları hissetmiş, duyumlamış ve yaşamını onun kurallarını dikkate alarak ilerletmiş olduğunu görüyoruz, Aklı, düşünmeyi, konuşmayı, alet kullanmasa bile. Haliyle insan dışı canlılar kendilerini diğer canlılardan ayırmamışlardır. İnsan aklı ile kendisini diğer canlılardan, tüm madde ve enerjiden ayırarak düşünme sürecine, konuşmaya ve kullanmaya (insani eylemler) başlamıştır. İnsan doğadan korunma ve doğaya etki eder hale gelmiştir bu özelliği ile.
Günümüzde ise doğadan korunmakla kalmayıp ona etkisini artırarak zarar vermeye başlamış görünüyor.
Doğaya her türlü özgürce etkilerde bulunarak sınırlarını test ediyor.
İnsanla doğanın kelimesiz sözler diyaloğu
Doğaya seslenen insan eko özellikleri olan dağa gönderdiği " Sen nesin, kimsin" sesini aynen kedisine geldiğini duymaktadır.
Doğa "insana ben senim sen de bensin bizler canlıyız, birlikte varız" demektedir.
"Doğa senin tüm olanaklarını kullanacağım iyi mi kötü mü, yararlı mı zararlı mı diye ayırmadan" der insan. ,
Doğa " Buyur önce gönderdiğim virüsle bir uğraş, sonra eylemlerine devam mı yoksa tamam mı kararını verirsin ". der. Kelimesiz sözlerle.
Tüm canlıların bir çok fiziki kanunların içgüdüsel algısının bedenlerinde hazır olarak doğduğunu biliyoruz bugün.
Canlının ortaya çıkışı ve gelişmesi içinde olduğu fiziki kanunlara uyumu gereğince mümkün olabileceğini, bununla birlikte bu kanunlara ek olarak kendi varlığının ortaya çıkmasının olağanüstü oluşunun keşfini akılla yani insanla buluyoruz.
Suyun kaldırma kuvvetini, uçurumun derinlik algısını, havanın basınç miktarını, iklimlerin ve ısı değişimlerinin farkı, gece gündüz değişimlerini, nem farkı, yerkürenin manyetik alanı gibi bir çok fizik bilgilerin canlıların iç güdüsel temelinde bulunduğunu ve bu bilgileri etki-tepki olarak yaşama şekillerine etki ettiğini biliyoruz.
Çok ilginç bir saptama
Tek veya az hücreli, mikro biyolojik canlıları biliyoruz. Bedenlenmesini tamamlamış diğer canlıları bilmekteyiz. Burada sorulması gereken bir soru bulunmaktadır.
Tek hücreli ve mikro biyolojik canlılar ile bedenlenmesini tamamlamış canlılar arasında neden ara formlar görmüyoruz ?
Şöyle ki hücreler, dokuya, dokular organa, organlar tamamlanmış bir canlı bedenine doğru gitme amacındadır. Başlangıç hücre sonuç beden. Peki canlılar tarihine baktığımızda doku aşamasında, bir kaç veya bedenlenme öncesi olacak şekilde organlara sahip canlılara neden rastlanmamıştır bu zamana kadar. Bu önemli bir konudur.
Dinozorun kuşa geçerken ki ara formu zaten araştırılmakta ve hala bulunamamakta iken burada dinozorun son tam-beden haline ilk gelme sürecindeki ara formlarını söz konusu edilmektedir. Canlının başka türe dönüşümünün ara formundan başka canlının başka türe geçişin öncesinde kendi olma sürecinin ara formları hakkında bilgilerimiz ne kadardır.
Bu gün bir canlının doğumunu ve tam olgun bir bedene ulaşıncaya kadar ki süreçte değişimlerini görmekteyiz. Ama canlılık tarihinde bu iki hal arasındaki gelişim arasında kalan formları görmüyoruz.
Eğer bir canlı oluşum ve gelişim sırasında doğa şartlarının uzun dönemine bağlı olarak doğum ve beden sürecinin tamamlanma aşamasını birden ulaşamayacağına göre günümüzdeki gördüğümüz doğum ve tam beden aşamaları da evrim şartlarına göre başlangıcı belli bir süre sonra gelişimine en son olarak tam-beden haline gelmelidir. Bugün gördüğümüz süreç her canlının doğum ve tambeden oluşumunun görünümüdür.
Başka bir ilginç ve önemli olay daha var.
Hücre bölünerek çoğalmaktadır mikroskobik canlıların üst aşamasına geçmesi için. Bu aşamada canlının varlığının devrini hücre bölünmesi belirlemektedir.
Ve bir zaman sonra canlı hem dişi ve hem erkek özellikler taşıyarak türünün devamını artık hücre çoğalması aşamasından bedeninin tüm özelliklerini taşıyan bir hücre ile dişi ve erkek olarak bir araya gelerek devam ettirir hale geçmiştir. Yumurta ile çoğalma dönemi başlamıştır haliyle.
Artık hücre çoğaltması önce bedeni tamamlama ve tüm bedeninin özelliklerini taşıyan bir hücre oluşturma ve bu hücreyi dişi ve erkek olarak birleştirip türün devamına yönelmiştir. Yumurtalamadan bedeninde besleyip doğurma aşamasına geçişin en önemli nedeni olan antitezlerine karşı bir koruma şekli olarak ortaya çıktığını biliyoruz. O halde sorunumuz şu canlının sonraki aşamasında türünü devam etme yöntemi nasıl ve neden olacaktır ? Önce hücre, sonra bedenler yumurta, en son bedenler arası doğum. Yoksa başa dönüp kendini kopyala mı ? Hücresel kopyalamadan bedensel kopyalamaya mı ?
Eğer açıklanamaz ise ara formlar hakkındaki olgular, canlılığa dıştan bir müdahale(ilahi) yapıldığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla evrim sürecinde boşluk bulunmaktadır. Fosillerden de olsa bulunamaz ise değinilmesi gereken konuları görmezden gelmek bir kanıtın sonucu değil, tercihlerin göstergesi olacaktır.
Bilim bir tercih değil, doğa yasaları gibi gerçek olanı kabul etmeyi gerektirir.
Bilim bilgisi canlı dna'sında bulunmakta mıdır ?
Canlılara baktığımızda beyin yapıları evrimdeki ilerleyişe göre artmaktadır. Beyin bir evrim eseri ise başlangıcı ve oluşma olanağı bedene dayanmaktadır.
İnsan dışındaki bir çok canlıda fiziki kanunları hissetmiş, duyumlamış ve yaşamını onun kurallarını dikkate alarak ilerletmiş olduğunu görüyoruz, Aklı, düşünmeyi, konuşmayı, alet kullanmasa bile. Haliyle insan dışı canlılar kendilerini diğer canlılardan ayırmamışlardır. İnsan aklı ile kendisini diğer canlılardan, tüm madde ve enerjiden ayırarak düşünme sürecine, konuşmaya ve kullanmaya (insani eylemler) başlamıştır. İnsan doğadan korunma ve doğaya etki eder hale gelmiştir bu özelliği ile.
Günümüzde ise doğadan korunmakla kalmayıp ona etkisini artırarak zarar vermeye başlamış görünüyor.
Doğaya her türlü özgürce etkilerde bulunarak sınırlarını test ediyor.
İnsanla doğanın kelimesiz sözler diyaloğu
Doğaya seslenen insan eko özellikleri olan dağa gönderdiği " Sen nesin, kimsin" sesini aynen kedisine geldiğini duymaktadır.
Doğa "insana ben senim sen de bensin bizler canlıyız, birlikte varız" demektedir.
"Doğa senin tüm olanaklarını kullanacağım iyi mi kötü mü, yararlı mı zararlı mı diye ayırmadan" der insan. ,
Doğa " Buyur önce gönderdiğim virüsle bir uğraş, sonra eylemlerine devam mı yoksa tamam mı kararını verirsin ". der. Kelimesiz sözlerle.
Tüm canlıların bir çok fiziki kanunların içgüdüsel algısının bedenlerinde hazır olarak doğduğunu biliyoruz bugün.
Canlının ortaya çıkışı ve gelişmesi içinde olduğu fiziki kanunlara uyumu gereğince mümkün olabileceğini, bununla birlikte bu kanunlara ek olarak kendi varlığının ortaya çıkmasının olağanüstü oluşunun keşfini akılla yani insanla buluyoruz.
Suyun kaldırma kuvvetini, uçurumun derinlik algısını, havanın basınç miktarını, iklimlerin ve ısı değişimlerinin farkı, gece gündüz değişimlerini, nem farkı, yerkürenin manyetik alanı gibi bir çok fizik bilgilerin canlıların iç güdüsel temelinde bulunduğunu ve bu bilgileri etki-tepki olarak yaşama şekillerine etki ettiğini biliyoruz.
Çok ilginç bir saptama
Tek veya az hücreli, mikro biyolojik canlıları biliyoruz. Bedenlenmesini tamamlamış diğer canlıları bilmekteyiz. Burada sorulması gereken bir soru bulunmaktadır.
Tek hücreli ve mikro biyolojik canlılar ile bedenlenmesini tamamlamış canlılar arasında neden ara formlar görmüyoruz ?
Şöyle ki hücreler, dokuya, dokular organa, organlar tamamlanmış bir canlı bedenine doğru gitme amacındadır. Başlangıç hücre sonuç beden. Peki canlılar tarihine baktığımızda doku aşamasında, bir kaç veya bedenlenme öncesi olacak şekilde organlara sahip canlılara neden rastlanmamıştır bu zamana kadar. Bu önemli bir konudur.
Dinozorun kuşa geçerken ki ara formu zaten araştırılmakta ve hala bulunamamakta iken burada dinozorun son tam-beden haline ilk gelme sürecindeki ara formlarını söz konusu edilmektedir. Canlının başka türe dönüşümünün ara formundan başka canlının başka türe geçişin öncesinde kendi olma sürecinin ara formları hakkında bilgilerimiz ne kadardır.
Bu gün bir canlının doğumunu ve tam olgun bir bedene ulaşıncaya kadar ki süreçte değişimlerini görmekteyiz. Ama canlılık tarihinde bu iki hal arasındaki gelişim arasında kalan formları görmüyoruz.
Eğer bir canlı oluşum ve gelişim sırasında doğa şartlarının uzun dönemine bağlı olarak doğum ve beden sürecinin tamamlanma aşamasını birden ulaşamayacağına göre günümüzdeki gördüğümüz doğum ve tam beden aşamaları da evrim şartlarına göre başlangıcı belli bir süre sonra gelişimine en son olarak tam-beden haline gelmelidir. Bugün gördüğümüz süreç her canlının doğum ve tambeden oluşumunun görünümüdür.
Başka bir ilginç ve önemli olay daha var.
Hücre bölünerek çoğalmaktadır mikroskobik canlıların üst aşamasına geçmesi için. Bu aşamada canlının varlığının devrini hücre bölünmesi belirlemektedir.
Ve bir zaman sonra canlı hem dişi ve hem erkek özellikler taşıyarak türünün devamını artık hücre çoğalması aşamasından bedeninin tüm özelliklerini taşıyan bir hücre ile dişi ve erkek olarak bir araya gelerek devam ettirir hale geçmiştir. Yumurta ile çoğalma dönemi başlamıştır haliyle.
Artık hücre çoğaltması önce bedeni tamamlama ve tüm bedeninin özelliklerini taşıyan bir hücre oluşturma ve bu hücreyi dişi ve erkek olarak birleştirip türün devamına yönelmiştir. Yumurtalamadan bedeninde besleyip doğurma aşamasına geçişin en önemli nedeni olan antitezlerine karşı bir koruma şekli olarak ortaya çıktığını biliyoruz. O halde sorunumuz şu canlının sonraki aşamasında türünü devam etme yöntemi nasıl ve neden olacaktır ? Önce hücre, sonra bedenler yumurta, en son bedenler arası doğum. Yoksa başa dönüp kendini kopyala mı ? Hücresel kopyalamadan bedensel kopyalamaya mı ?
Eğer açıklanamaz ise ara formlar hakkındaki olgular, canlılığa dıştan bir müdahale(ilahi) yapıldığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla evrim sürecinde boşluk bulunmaktadır. Fosillerden de olsa bulunamaz ise değinilmesi gereken konuları görmezden gelmek bir kanıtın sonucu değil, tercihlerin göstergesi olacaktır.
Bilim bir tercih değil, doğa yasaları gibi gerçek olanı kabul etmeyi gerektirir.
Bilim bilgisi canlı dna'sında bulunmakta mıdır ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder